1952’den Günümüze Türkiye-Küba Siyasi İlişkilerinin Analizi

Author:

Number of pages:
95-132
Language:
Year-Number:
2017-Volume 12 Issue 1

Türkiye-Küba siyasi ilişkilerinin tarihsel kökenlerine bakıldığında özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren taraflar arasında çeşitli etkileşimlerin başladığı göze çarpmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise Türk dış politika aktörleri Meksika’daki Türk Elçiliği’ni akredite ederek (21 Eylül 1950) Küba ile siyasi ilişkileri yürütmeye başlamışlardır. Bununla birlikte taraflar 25 Kasım 1952’den itibaren Ankara-Havana arasında siyasi ilişkileri resmen kurduklarını açıklamışlardır. 1952 yılında Türkiye-Küba arasında siyasi ilişkiler tesis edilmişti ancak bu protokol bir formalite gereği yapılmıştı. Öyle ki 1950’li yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerin çok fazla geliştiğine dair bir işaret de yoktu. 1959 yılında ise Fidel Castro önderliğinde Küba’da iktidar ve ideoloji değişimi olduğundan iki ülke farklı cephelerde yer almak durumunda kalmış dolayısıyla taraflar arasında yakınlaşma söz konusu olamamıştır. ABD-Sovyetler Birliği arasında yaşanan Küba füze krizi, Havana-Ankara arasında 1952’de kurulmuş olan ilişkilerin daha da güç kaybetmesine neden olmuştur. Bu krizde iki süper güç, nükleer savaşın eşiğine geldiğinden kendi çıkarları doğrultusunda sorunu çözmeye odaklanmışlar bu durum da Türkiye’nin rahatsızlık duymasını kaçınılmaz kılmıştır. Türkiye’yi ve Küba’yı etkileyen füze krizi uzun yıllar iç ve dış basının manşetlerini de süslemiş ve her iki devletin ismi bu konuyla ilgili haberlerin büyük bir kısmında birlikte yer almıştır. Bu olayı müteakip uluslararası siyaset sahnesinde en çok tartışılan sorunlardan biri de Kıbrıs sorunu olmuştur. Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak 1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalelerde bulununca birçok Bağlantısız Ülkeler Hareketi üyesiyle, Üçüncü Dünya Ülkelerinde de bu durum tereddüt ve hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu, Türkiye’nin daha aktif bir dış politika izlemesine yol açmıştır. 1974’te Ecevit Hükümeti zamanında alınmış olan, bir kısım Bağlantısız ülkelerde yeni temsilcilikler açılması kararının ardından iki taraf Cezayir’deki diplomatik temsilcileri kanalıyla yapmış oldukları temaslar neticesinde daha sıkı işbirliği yapma kararı almışlar ve bu durumu ortak bir bildiriyle (6 Mart 1978) dünya kamuoyuna duyurmuşlardır. Bu bildiri neticesinde Türkiye’nin Havana Büyükelçiliği 1980 yılından itibaren faaliyetlerine başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası ise iki ülke dış politika aktörleri karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleştirerek; toplantılar düzenleyerek ve çeşitli alanlarda anlaşmalar imzalayarak ilişkileri geliştirme, güçlendirme ve çeşitlendirme amacıyla hareket etmeye başlamışlardır. Türkiye günümüzde makro boyutta Latin Amerika, mikro boyutta ise Küba ile Latin Amerika stratejisi kapsamında yakın ilişkiler kurmayı dış politika stratejilerinden biri olarak belirlemiştir. Bu makalede yazar, Türkiye-Küba siyasi ilişkilerini 1952 yılından günümüze bilimsel ilkeler ışığında ana hatlarıyla incelemeye tabi tutarak yeterince çalışılmamış bir konuda bir nebze de olsa katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Keywords


When the historical roots of Turkish-Cuban political relations are examined, it is remarkable that various interactions between the parties have begun especially as from the second half of the 19th century. In the period of the Republic of Turkey, Turkish foreign policy actors started to carry out political relations with Cuba by accrediting (21 September1950) the Turkish Embassy in Mexico. In addition, the parties declared that they formally established political relations between Ankara and Havana since 25 November 1952. Political relations between Turkey and Cuba were established in 1952, but this protocol was concluded perfunctorily. In fact, there was also no sign that the relations between the two countries had improved a lot in the 1950s. Since the ideology and government were changed in Cuba under the leadership of Fidel Castro in 1959, two countries had to take part in different fronts, thus there was no rapprochement between the two sides. The Cuban Missile Crisis between the US and the Soviet Union caused the relations established in 1952 between Havana and Ankara to lose strength even further. Since the two superpowers were on the brink of nuclear war in this crisis, they focused to solve problem in line with their own interests which inevitably made Turkey uncomfortable. The missile crisis affecting Turkey and Cuba has grabbed the headlines of both domestic and foreign press for many years, and the name of both states has taken place in much of the news on this subject. Following this event, one of the most controversial issues in the international political scene has been the Cyprus problem. When Turkey made military interventions in Cyprus in 1974 by using its right to guarantee, this situation was met with hesitation and dissatisfaction in the Third World Countries, as well as in many members of the Non-Allied Countries Movement. The Cyprus problem, therefore, has led Turkey to pursue a more active foreign policy. Following the decision to open new representatives in some Non-Allied countries, taken at the time of Ecevit Government in 1974, two parties decided to cooperate more tightly as a result of the contacts they have made through their diplomatic representative agencies in Algeria and announced this situation to the world public with a common declaration (6 March 1978). As a result of this announcement, Turkish Embassy in Havana started its activities from 1980. After the Cold War, the two countries foreign policy actors have begun to act for the purpose of developing, strengthening, and

Keywords

Article Statistics

Number of reads 1,475
Number of downloads 413

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.