Haldun Taner’in Şeytan Tüyü Öyküsünde; Öznenin, Öteki’nin Arzusunu Arzulama Edimi Ve/Veya Öteki Tarafından Kabul Edilme İsteği

Author:

Number of pages:
999-1024
Language:
Year-Number:
2015-Volume 10 Issue 12

Bu makalede, Haldun Taner’in Şeytan Tüyü adlı öyküsünün kahramanı olan Ökkeş Topalmusagil’in içine doğduğu ve aynı zamanda çıkmadığı, çıkmakta zorluk çektiği aile, yerel ve organik cemaat gibi tikel hayat formlarını aşıp özerk bir birey olarak kendini bir ulusa kaydedişin gelişim evreleri çözümlenmeye çalışılacaktır. Olayın geri plana itilerek daha çok durumların anlatım ve gösterimine dayanan öyküde, Ökkeş-Almanlar diyalogu, Hegel’in Köle-Efendi diyalektiği, Lacan’ın Ben-Öteki ilişkisi ve Zizek’in Hegel’den aktardığı Birincil ve İkincil Özdeşleşme bağlamlarında ele alınacaktır. Haldun Taner, 1935-38 yılları arasında Almanya, 1950”li yıllarda ise Avusturya’da eğitim ve iş alanlarındaki uğraşlarında edindiği Alman imgesini birçok öyküsünde olduğu gibi Şeytan Tüyü’nde de tematik olarak işlemeye çalışır. Bir mektup tarzında kaleme alınan öyküde başlıca kurmaca mekânlar Berlin’in çeşitli semtleridir. Öyküde, olayların geçtiği zaman açıkça belirtilmese de olaylar yaklaşık olarak bir buçuk-iki senelik bir zaman diliminde gerçekleşir. Öykünün kahramanı Ökkeş Topalmusagil, Berlin’e kaçak gider, çalışacak bir iş bulamaz, kendi zekâsı ve çabasıyla bir iş kurar/edinir. Ayı kostümü giyerek Berlin’in çeşitli eğlence merkezlerini gezer. Bu mekânlara gelenlerle fotoğraf çektirir. Böylece geçimini sağlarken aynı zamanda Alman halkının birçok kesimiyle yüz yüze gelir. Bu nedenle Haldun Taner’in Şeytan Tüyü hikâyesinde, Almanya ve Almanlar, buraya kaçak gitmiş bir Türk işçisinin algı ve gözlemleriyle verilir. Birinci tekil kişi-ben anlatımıyla kaleme alınan bu öykü bir Alman ve Almanya imgesi de sunar. Almanlarla yakın ilişkiler kuran Ökkeş Topalmusagil ile Almanlar arasında bu ilişki, Hegel’in dünya düşüncesine bir sistem olarak sunduğu Efendi-Köle diyalektiğine göre işler. Ökkeş, Almanlar karşısında kendini bir Köle gibi konumlandırarak Almanları Efendi düzeyinde algılar. Bu şekilde gelişen ilişkiler ağında artık Köle-Efendi diyalektiğindeki gibi Ökkeş’in bütün arzusu Almanlar tarafından kabullenmek, onlar tarafından arzulanmak olur. Bu nedenle ilerleyen ve mutlak olmasa da bir tatmin elde eden Ökkeş olur. Çünkü Ökkeş, kendinin onayladığı bir üst bilinç Almanlar tarafından zamanla kabul edilir, arzulanır. Almanlar ise kendinden aşağı alt bir alt bilinc saydığı Ökkeş’in tarafından onaylanıp kabul edildiğinden tatminsiz görünür. Ökkeş eksikliğini kapatmak, Almanların bilincine sahip olmak için sürekli bir varolma çabasına girerken Almanlar sadece Ökkeş’in temsili olduğu yabancıların çalışması sonucu elde ettiklerini tüketme çabası içindedir. Bu nedenle Almanların/ Efendinin varlığının koşullarlından biri de Ökkeş’in temsil olduğu yabancılar/ Köleler olur. Bu sadece üretim-tüketim ilişkisinde değil, düşünsel anlamda da Almanlar, ancak Ökkeş ve yabancılar/ Köleler tarafından tanındığında Efendilik konumunu elde eder. Şeytan Tüyü’nde Ökkeş ile Almanlar arasında dışsal ilişkiler ağı, Hegel’in Köle-Efendi diyalektiğine göre işlerken, içsel yönelim ise Lacan’ın psikanaliz kuramındaki Ben-Öteki ilişkisi çerçevesinde gelişir. Öykünün kahramanı Ökkeş, Öteki konumuna yerleştirdiği Almanlar tarafından arzulanmayı arzular. Bunu başardığı takdirde narsistik duyum ve algıların hâkim olduğu İmgesel alandan çıkıp Simgesel alanda yer bulacaktır. Bu nedenle Ökkeş’in var ve değerli oluşu ancak Öteki konumuna yerleştirdiği Almanlar tarafından tanınmasıyla mümkündür. Öyküde Ökkeş’in Almanların arzusuna ulaşmak için çabaları çok net şekilde ortaya konur. Şeytan Tüyü’nün kahramanı Ökkeş’in kendini tanıma ve tanımlama çabası yine Almanlarla tanışıklığı sonucu ortaya çıkar. Almanları, Öteki olarak konumlandıran Ökkeş, kendi değer ve anlamlarını Ötekinin karşısına koyarak içselleştirir. Böylelikle Ökkeş, Zizek’in, Hegel’den alıp ayrıntılarıyla ortaya koyduğu Birincil özdeşleşmeden İkincil özdeşleşmeye geçer. Öteki/ Almanlar sayesinde öncelikli olarak içinde doğduğu aile, organik ve hiyerarşik yerel cemaati veya grubu aşıp öznel ve özerk bir birey olarak kendini, b

Keywords


Introduction and the Aim of the Study: In this article, the development phases of Ökkeş Topalmusagil who save himself to a nation as an autonomous person who is hero of Haldun Taner's "The Devil’s Feather”will try to resolve. It has been analysed with Hegel's slave-master dialectic and Lacan's myself - the other relationship and Zizek's primary and secondary identification theories that have been transfered from Hegel in Ökkeş’s relationship with the Germans. Haldun Taner processes thematically German image which has been acguired between the years 1935-38 in Germanyand in the year 1950 in Austria on “Devil’s feather”as his many stories. The main fictional places in this story that has been written as style of a letter are the several districts of Berlin. The story takes place in approximately one year time period. Ökkeş Topalmusagil goes to Berlin as leakage, he does not find a business to work. He acquired a business with its own intelligence and effort. He visits various entertainment centers in Berlin by wearing bear costume. He is taken photographes with people coming to these places. He comes face to face with the many sections of the German people as ensuring the livelihood. ThereforeGermany and the Germans is given by a Turkish worker's perceptions and observations in the Haldun Taner’s “Devil’s Feather”.This story that has been penned by the first person-I also offers the image of Germans and Germany to Turkish society. Conceptional / Theoretical Frame: The self-recognition of Ökkeş Topalmusagil who is hero of the story which includes the representation of the situation is occured in the context of relations with the Germans. In the analyze of Ökkeş’s relationship with the Germans,it has been benefit from Hegel's slave-aster dialectic and Lacan's myself - the other relationship and Zizek's primary and secondary identification theories that have been transfered from Hegel and conceptual frame works of these theories have been used. In addition, Freud’s primary and secondary narcissism, Derrida's relationship between language and other language and Levinas’ the other were used in Ökkeş’s relations with the Germans. Study Methods: In this article that has been written on Haldun Taner's story called “Devil’s Feather”, it has been tried to analyze the hero’s relationship with the Germans. The reason for this,the story is established on relations, conditions and observations rather than an event transmission. Many side reading was taken for solution of relationships of the hero. This side reading has focused on Hegel's slave-master dialectic, Lacan's myself - the other relationship and Zizek’sprimary and secondary identification theoriesthat have been transfered from Hegel, Levinas’ the other, Freud’s primary and secondary narcissism, Derrida's relationship between language and other language. Situations and relationships in the story have been tried to be resolved with these theories. Findings and Discussion: In this article, the most important cause of saving himself of Ökkeş Topalmusagil as an autonomous i

Keywords

Article Statistics

Number of reads 657
Number of downloads 388

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.