Distopik Bir Roman Olarak Gökdelen’de Yapı Ve İzlek

Author:

Number of pages:
1445-1466
Language:
Year-Number:
2015-Volume 10 Issue 8

Tahsin Yücel’in 2006 yılından yayımlanan romanı Gökdelen kötümser bir gelecek kurgusu üzerinden hareketle distopik türde yazılmış bir eserdir. Modern çağın bir ürünü olarak görülen distopya, ülkü değerlerle aydınlanmış ütopyanın aksine, karşıt güçlerin hakimiyeti altında bulunan karanlık bir dünya tasarlar. Bu tasarı aslında modern zihniyetin de bir ürünüdür denebilir. Nitekim bir değer yitimine sahne olan modern dünya, tüm araçlarını aklın egemenliği altına sokarak kuklalaşan ve duyarsızlaşan bireylerin artmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda distopya modern dönemin gölgesinin izini sürerek oluşturulmuş bir geleceği resmetmesi bakımından toplumsal eleştirinin örneğini sunar. Tahsin Yücel’in Gökdelen adlı romanı da gökdelenlerin, makinelerin, totaliter güçlerin ve kodamanların 2073 İstanbul’unun üstüne adeta karabasan gibi çöktüğü bir atmosferi ele alır. Distopik unsurları içinde barındıran bu romanın yapısal ve izleksel analizi günümüzdeki çözülmenin boyutunun geleceğe nasıl taşındığı göstermesi bakımından önemlidir. Bu yüzden çalışmamızda öncelikle distopyanın çıkışında rol oynayan tarihi arka plan ele alınacak ve distopyanın özellikleri belirlenmeye çalışılacaktır. Daha sonra distopik bir çerçeveden bakılacak olan Yücel’in Gökdelen romanının yapısal ve izleksel analizi yapılarak romanın üzerinde durduğu ana sorunsal alan tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu noktada görülecektir ki modern çağın karanlık yüzüne tutulan bir ayna olarak Gökdelen romanı distopik türün özelliklerini yansıtan ve romandaki yapı ve izleksel unsurların bu türe bağlı bir biçimde geliştiğini gördüğümüz bir eserdir. Gelecek zaman düzleminde oluşturulan ve mekansal olarak da büyük değişimlerin yaşandığını gördüğümüz romanda İstanbul, gökdelenlerin gölgesinde ne geçmişi ne de geleceği görebilecek kör bir alan haline gelmiştir. Üstelik Özgürlük Anıtı’nda heykelin elinde tuttuğu meşale de bu karanlığı aydınlatacak türden değildir çünkü özgürlük, hak ve hukuk gibi temel kavramların çiğnendiği bir alanda var olamaz. İşte Gökdelen romanı da yargının özelleşmesiyle adaletin sağlanabileceği, gökdelenlerle şehrin mükemmel bir siluete bürünebileceği gibi düşüncelerin tutarsız ve çelişkilerle dolu macerasını anlatarak olması muhtemel tehlikelerin ayak seslerini okuyucuya duyurmaya çalışır. Dolayısıyla geleceğin, şimdi’de şekillendirilmiş hali gerek mekanın gerekse de değerlerin ne boyutta bir çürümeye uğratıldığını da ortaya koymaktadır. Gelişmişlik adıyla ekolojik sistemin yerle bir edildiği, her türlü haksızlığın vuku bulduğu 2073 İstanbul’unda kent ve doğa arasındaki çatışma da gözler önüne serilmiştir. Nitekim, doğanın saf ve dokunulmamış haline karşın gökdelenler tüm inatçılığıyla burunlarını göğe doğru kaldırırken, mütevazi kendi halinde olan bahçeli bir ev adeta canavar olarak görülerek, bir an önce ortadan kaldırılması gereken bir mekan olarak nitelendirilir. Oysa bu mekana sinen insani vasıflar aslında bir canavarı andıran gökdelenlere meydan okur. İnsanın özünü, kendini hatırlatan ev, romanda yer alan Hikmet Bey’in evi olarak karşımıza çıkar fakat modernizmle beraber ‘hikmeti’ kaybolmuş bir zamanın gel(eceği)diğine işaret edilir. İnsan kendine yabancılaşan, şeyleşen bir nesne olarak, bir büyü bozumunun içinde kendini bulur. Üstelik yaşanan olumsuzluklara karşı hiçbir tavır geliştiremeyişi ve duyarsızlaşması da distopik bir mekan ve zamanda bireyin sistem içinde kayboluşunu ortaya koyar. Sonuç olarak distopik bir roman olarak Gökdelen, zaman ve mekanın sembolik olarak önem kazandığı, irdelediği kavramlar ve değerler bakımından da modernizmle beraber bireyi kuşatan sorunları ele alan ve bu sorunların büyük ölçekli olarak nasıl karşımıza çıkabileceğini okumamızı sağlayan bir eserdir. Toplumsal düzenin kusursuzluk maskesi altında gizlenen sorunları görmemizi sağlaması da distopyanın kendine ait nasıl bir ütopya yarattığına işaret eder. Böylelikle distopik bir eserin ideali olan; bireyin bastırılması, makineleşme ve betonlaşma romanda ön plana çıkan öne

Keywords


Tahsin Yücel’s Gökdelen is a dystopic novel which has a reference to a nightmare future. As a product of modern age, in dystopia a dark world is designed, which is under the rule of opponent forces in contrast to the utopia that presents an enlightened version of the world. This design is also the product of modern mind. As a matter of fact, the modern world, which witnesses the lost of traditional values causes the increase of i

Keywords

Article Statistics

Number of reads 1,613
Number of downloads 500

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.