Latîfî Tezkiresinde Edebî Sanatlar ve Edebî Sanatlarla İlgili Değerlendirmeler

Author:

Number of pages:
2157-2175
Language:
Year-Number:
2012-Volume 7 Issue 3

Tezkire geleneği XV. yy’dan başlayarak XX. yy’a kadar devam etmiştir. Şairlerin hayat hikâyeleri açısından vazgeçilmez birer kaynak olan tezkireler XVI. yy’dan itibaren Anadolu sahasında da görülmektedir. Anadolu sahasında ikinci tezkire Sehî Bey’in Heşt Bihişt’inden sonra Latîfî tarafından yazılan Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ isimli eserdir. Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ, 1546’da tamamlanarak dönemin hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman’a sunulmuştur. Tezkire, II. Murat devrinden 953/1546 senesine kadar Osmanlı ülkesinde yaşamış olan 334 şaire ait bazı biyografik bilgileri, birtakım anekdotları ve şiir örneklerini ihtiva etmektedir. Latîfî, şiir üzerinde yaptığı objektif ve isabetli değerlendirmelerle çağdaşlarından ayrılmaktadır. Tezkirede makam ve mevkileri ne olursa olsun şairlere layık oldukları kadar değer verilmiş, bazıları ise eleştirilmiştir. Latîfî’nin tespitlerinde yanılmadığı zamanla anlaşılmıştır. Latîfî, Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ isimli eserinde, kendisinden önce yazılmış bulunan Molla Câmî’nin Bahâristan’ı, Ali Şîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-nefâis’i ve Sehî Bey’in Heşt Bihişt’inden farklı bir şekilde şairleri kronoloji sırası yerine alfabe sırasına koyarak Türkçe eserler açısından bir yenilik getirmiştir. Bu makalede Latîfî Tezkiresi, edebî sanatlar bakımından incelenmiş, yazarın sanat olarak kabul ettiği hünerler tespit edilerek, bu hünerlere bakışı ve bunları, şiirleri değerlendirme ölçütü olarak kullanışı üzerinde durulmuştur. Latîfî’nin değerlendirmeleri ve verdiği şiir örnekleri üzerinden gidilerek edebî sanatların bilinen tanımlarla örtüşüp örtüşmemesi sorgulanmış, Latîfî’nin penceresinden bakılarak Divan şairinin sanat telakkisi üzerine çıkarımlar yapılmıştır.

Keywords


Tezkire tradition has started in the 15th century and has proceeded till 20th century. As an indispensable resource for biographies of poets, tezkire has been seen in the field of Anatolia since 16th century. Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ was written by Latîfî and followed Sehî Bey’s Heşt Bihişt as the second tezkire of Anatolia. Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ, was presented to Suleiman the Magnificent, after it was completed in 1546. Tezkire, comprises some biographical information, some anecdotes and samples of poems which belong to 334 poets living in the Ottoman Empire from the period of Murat the Second to 1546. Latîfî, differs from his contemporaries in terms of his objective and incisive assessments about poems. In his tezkire, regardless of position and the status of the poets, they were given the deserved value and some of them even were criticized also. It has been realized in the course of time that Latîfî wasn’t mistaken in his detections. In his literary work Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ, Latîfî put a new face on Turkish works by ordering the poets alphabetically instead of ordering them chronologically different from Molla Câmî’s Bahâristan, Ali Şîr Nevâyî’s Mecâlisü’n-nefâ’is and Sehî Bey’s Heşt Bihişt, which were written before his own age. In this article Latîfî’s Tezkire was analyzed in terms of literary arts. The skills, accepted as art by Latîfî, were emphasized. Following the assessments of Latîfî and his samples of poems, literary arts were examined in terms of whether they mach up or not with the common definitions. Inferences were made upon the art consideration of the Divan poetry via looking through Latîfî’s point of view.

Keywords

Article Statistics

Number of reads 677
Number of downloads 331

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.