Ağıtlarla Tutuşan Türküler

Author:

Number of pages:
921-933
Language:
Türkçe
Year-Number:
2024-Volume 19 Issue 3

Tarihin her devrinde insanoğlu hayatla ölüm arasında bir mücadele içinde olmuştur. Nasıl ki her doğan insan sevinçle karşılanmışsa her ölen insan da çevresine üzüntü vermiştir. Bu üzüntüleri paylaşmak için taziye evine gelenler ölen kişinin yakınları ya da yörede bilinen ağıtçı kadınlar tarafından ağıtlar yakılmaktadır. Ağıtlar aile efradının hem acılarının paylaşılması hem de ölen kişinin hayatından kısa kesitlerle yapmak istediklerini ya da yapmak isteyip de yapamadıklarını hem geride kalanların hem de ölen kişinin dilinden acıklı bir dille, ahenkli bir ezgiyle, bir dramı da içine katarak ölçülü, kafiyeli sözlerle söylemiş oldukları şiirler ağıt olarak bilinmektedir. Ağıtlar, savaş, doğal afet ve felaketlerin yanı sıra herhangi bir sebepten dolayı çok zaman ölen kişiler için yakınları tarafından yakılmıştır. Türk tarihinde bilinen ilk ağıt Saka Türklerinin hükümdarı Alp Er Tunga için yakılan sagu olarak bilinmektedir. Ağıtların yakılmasında ortak acıların rolü büyük olmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyılında hemen hemen her cephede savaşmak zorunda kalışımız, her aileden en az bir kişinin savaşlarda şehit düşmesi; Çanakkale, Yemen, Sarıkamış vb. savaşların sonuçları, ortak acılarımızı oluşturmuş; her evde bir ağıt yakılmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada gerek vatan müdafaasında şehit düşenler için gerekse başka sebeplerle ölüm acısını yaşayan insanların ocaklarında yakılan ağıtlar ve bu ağıtların zaman içinde geniş kitlere ulaşılmasına vesile olan türküler üzerinde duracağız.   

Keywords


In every period of history, human beings have been in a struggle between life and death. Just as every new born person is welcomed with joy, every dying person brings sadness to those around them. Those who come to the house of condolence to share their sorrow are lamented by the relatives of the deceased or by women mourners known in the region. Lamentations poems that the family ephrad both share their pain and want to do with short sections from the deceased's life, or whether they can do it or not, are sung by both the survivors and the deceased in a pathetic language, a harmonious melody, measured, rhyming words, including a drama, are known as lamentations. Lamentations have been burned by relatives for people who have died a lot of time due to war, natural disasters and disasters, as well as for any reason. The first known lament in Turkish history is known as sagu, which was burned for Alp Er Tunga, the ruler of the Saka Turks. The role of common sufferings has been great in the burning of lamentations. Especially in the last century of the Ottoman Empire, we had to fight on almost every front, and at least one person from every family was martyred in the wars; Çanakkale, Yemen, Sarıkamış etc. The results of wars have created our common pain; It caused a lamentation in every home. In this study, we will focus on the laments burned in the hearths of people who suffered the pain of death both in defense of the homeland and for other reasons, and on the folk songs that helped these laments reach large masses over time.

 

Keywords

Article Statistics

Number of reads 67
Number of downloads 142

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.