Ludwig Wittgenstein Kesinlik Üstüne eserinde yaygın bir düşünme biçiminin eleştirisini sunar. G. E. Moore’un sağduyu felsefesinde bir örneğini bulduğumuz bu düşünme biçimi kesinlik ve kuşku sorunlarını belirli önermeler üzerinden ele alır. Wittgenstein bu yaklaşımın temel varsayımlarını eleştirerek kesinliğin ve kuşkunun olanağının ancak farklı bilme durumlarının meydana getirdiği bir bilgi sistemi içerisinde saptanabileceğini göstermeye çalışır. Neyin kesin, neyin kuşkuya açık olduğu bu sistemi oluşturan öğelerin kendi aralarındaki ilişkiler tarafından belirlenir ve her bilme durumunun kesinliği için bir temel oluşturması bakımından bu sistem bir dünya resmi meydana getirir. Wittgenstein’ın bu ilişkisellik düşüncesinden hareketle, bu çalışmada nesnellik ve görelilik sorunlarını yeni bir zeminde tartışmanın mümkün olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Nesnelliği bilen özne ile bilinen nesne arasındaki dolaysız bir ilişkiden hareketle ele almak yerine, onun ortak bir dünya resmini paylaşan insanların kendi aralarındaki ilişki üzerinden anlaşılması gerektiği savunulmuştur. Nesnellik sorunu kesinliğin olanağıyla doğrudan ilişkilidir ve bu ilişki ancak söz konusu ortak dünya resminin mümkün kıldığı bir uzlaşım durumu üzerinden kavranabilir. Bununla birlikte, uzlaşım durumunu meydana getiren bu ortaklık tek ve değişmez bir dünya resminin mevcut olduğunu varsaymamız için yeterli değildir. Böylesi bir varsayım bir değişim ve çokluk düşüncesiyle karşılaştığında nesnellik sorunu bir görelilik sorununa dönüşür. Bu çalışmada görelilik düşüncesi iki farklı bağlamda ele alınmış ve ilkinde Wittgenstein’ın farklı dünya resimlerinin karşılaşmalarını betimlediği örnekler, ikincisinde ise Wittgenstein’ın kendi durumu üzerinden belirli bir dünya resminde meydana gelen değişimin sonuçları incelenmiştir. Dünya resimlerinin çokluğu ve değişiminden hareketle kendisini bir ölçüt sorunu üzerinden temellendiren görelilik düşüncesinin bilgi sistemlerinin yapısını göz önünde bulundurmadığı ve kendi olumsallık ilkesiyle çelişerek tutarsız bir açıklama biçimi sunduğu gösterilmeye çalışılmıştır.
In On Certainty, Ludwig Wittgenstein presents a critique of a common form of thinking. Found in G. E. Moore's philosophy of common sense, this form of thinking considers the problems of certainty and doubt on the basis of certain propositions. Wittgenstein criticizes the basic assumptions of this approach and tries to show that the possibility of certainty and doubt can only be detected within a system of knowledge constituted by different states of knowing. What is certain and what is open to doubt is determined by the relations between the elements that constitute this system. In terms of providing a basis for the certainty of each state of knowing, this system creates a world picture. Based on Wittgenstein's thought of relationality, this study tries to show that it is possible to discuss the problems of objectivity and relativity on a new ground. Instead of considering objectivity in terms of a direct relationship between the knowing subject and the known object, it should be understood in terms of the relationship between people who share a common world picture. The issue of objectivity is directly related to the possibility of certainty, and this relation can only be grasped through a state of consensus which is made possible by the common world picture. However, this commonality that constitutes the state of consensus is not enough to assume that there is a single and unchanging world picture. When such an assumption encounters the idea of change and multiplicity, the problem of objectivity turns into a problem of relativity. In this study, the thought of relativity is examined in two different contexts: First, through examples in which Wittgenstein describes the encounters of different world pictures, and second, through Wittgenstein's own situation, the consequences of the change that occurs in a particular world picture. It is tried to be shown that the thought of relativity, which bases itself on the problem of criteria in terms of the multiplicity and change of world pictures, does not take into account the structure of knowledge systems and offers an inconsistent form of explanation by contradicting its own contingency principle.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.