Popülizm, toplumun yozlaşmış elitler ve erdemli halk olarak iki karşıt homojen kampa ayrıldığını ve toplumdaki hâkim mücadelenin de temelde bu iki kamp arasında cereyan ettiğini ileri süren bir kavramdır. Küresel ölçekte popülizmin ilk olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında ABD ve Çarlık Rusya’sında ortaya çıktığı bilinmekle birlikte, Türkiye’de ise bu fenomenin gündeme gelmesi 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı sonrası entelektüel popülizm evresi olarak anılan dönemde olmuştur. 1945’te çok partili hayata geçiş ve 1946’da Demokrat Parti’nin kurulması ise günümüze değin sürecek olan siyasal popülizm evresinin temellerini atmıştır. Bu tarihten itibaren popülizmin temel argümanı olan yozlaşmış elitler ve erdemli halk arasındaki mücadele savı, siyasal aktörlerin söylemlerini hızla etkisi altına almıştır. 1950 genel seçimleriyle birlikte merkez sağın iktidar koltuğundaki ilk sözcüsü haline gelen Menderes kendi popülist söylemini kurarken Kemalist sivil-asker bürokratik elitler ile erdemli halk arasında bir antagonizmaya gitmiş ve milli iradecilik fikrini siyasal alana güçlü bir şekilde sokmuştur. 1972 yılında genel başkanlık koltuğuna oturan Cumhuriyet Halk Partisi lideri Ecevit ise merkez sol popülizmin ilk örneklerini vermiştir. Ecevit, popülist antagonizmayı ezen-ezilen ve sömüren-sömürülen biçiminde ele alarak halkı ezilen ve sömürülen kesimlerin altında tariflemiş, halk iktidarı çağrısını ön plana almıştır. Her iki lider de iktidar mücadelesinde kendi ideolojik perspektiflerinden popülist söyleme başvurmuş, halef siyasi hareketlere ve aktörlere örnek teşkil etmişlerdir. Bu kapsamda, Menderes ve Ecevit’in söylevleri özelinde, Türkiye’de siyasal popülist söylemin merkez sağ ve merkez sol olarak iki karşıt ideoloji tarafından nasıl kullanıldığının ampirik yönden ortaya konulması bu çalışmanın temel amacını oluşturmuştur. Çalışmada Menderes’in 1957; Ecevit’in ise 1977 genel seçimleri münasebetiyle verdikleri söylevler, nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi ve söylem analizi vasıtasıyla incelenmiştir. Menderes’in sağ ideolojik, Ecevit’in sol ideolojik çerçevede popülist söylemi yoğun olarak kullandıkları görülmüş; Menderes’in milli irade, Ecevit’in ise halk iktidarı çağrısını popülist söylemlerinin başat unsuru kıldıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Populism is a concept arguing that society is divided into two opposing homogeneous camps as corrupt elites and virtuous people, and that the dominant struggle in society is basically between these two camps. On a global scale, populism is known to have first emerged in the United States and Tsarist Russia in the second half of the 19th century, while in Turkey, this phenomenon came to the agenda in the period known as the intellectual populism phase after the declaration of the Second Constitutionalism in 1908. The transition to multi-party life in 1945 and the establishment of the Democrat Party in 1946 laid the foundations for the phase of political populism that would last until today. Since then, the basic argument of populism, the struggle between corrupt elites and virtuous people, has rapidly influenced the discourse of political actors. With the 1950 general elections, Menderes, who became the first spokesperson of the center-right in the seat of power, established his own populist discourse and antagonized the society between the Kemalist civil-military bureaucratic elites and the virtuous people, and strongly introduced the idea of national will into the political sphere. In 1972, Ecevit, the leader of the Republican People’s Party, gave the first examples of center-left populism. Ecevit, addressing the populist antagonism in the form of oppressor-oppressed and exploiter-exploited, defined the people under the oppressed and exploited segments and emphasized the call for popular power. Both leaders resorted to populist discourse from their own ideological perspectives in their struggle for political power and set an example for successor political movements and actors. In this context, the main purpose of this study is to empirically reveal how political populist discourse is used by two opposing ideologies, the center-right and the center-left, in Turkey, with a special focus on the speeches of Menderes and Ecevit. In the study, the speeches of Menderes in 1957 and Ecevit in 1977 on the occasion of the general elections were analyzed through content analysis and discourse analysis, which are qualitative research methods. It was observed that Menderes used populist discourse intensively within the right ideological framework and Ecevit within the left ideological framework; and it was concluded that Menderes made the call for national will and Ecevit made the call for popular power the dominant element of their populist discourse.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.