Sağlık hizmetlerinin sunulduğu bakım, teşhis ve tedavi gibi alanlarda duygular genellikle görünmez bir biçimde deneyimlenmektedir. Ancak, duygular görünmez olmalarına rağmen, sağlık hizmetlerinin çeşitli duygusal süreçlerle birlikte geliştiği gerçeği inkâr edilemez. Yoğun bakım ortamında, duygusal dengeyi etkileyebilecek bakım ve tedavi değişkenlerine sosyolojik bir perspektiften odaklanan bu çalışma, yoğun bakım ünitelerinde çalışan sağlık profesyonellerinin duygusal deneyimlerini keşfetmeyi amaçlamaktadır. Başka bir deyişle, bu çalışmada, “yoğun bakım ünitelerinde çalışan sağlık profesyonelleri yoğun bakım ortamını ve yoğun bakım hizmetlerini nasıl duygusal olarak deneyimliyor?” sorusuna cevap aranmaktadır. Bireysel deneyimlere odaklanan çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik bir desen kullanmıştır. Bir yıldan fazla süredir çeşitli kamu hastanelerinin yoğun bakım birimlerinde çalışan 15 hemşire, 1 ebe, 1 fizyoterapist ve 1 diyetisyen olmak üzere toplam 18 yarı yapılandırılmış mülakat gerçekleştirilmiş ve mülakatlardan elde edilen veriler, MAXQDA 2018 programı kullanılarak tematik kodlama yöntemiyle analiz edilmiştir. Sonuçlar, yoğun bakım birimlerindeki sağlık profesyonellerinin çoğunlukla “üzüntü” ve “mutluluk” duygularını deneyimlediğini göstermiştir. “Üzüntü” hissi hastaların ölümü ile ilişkilidir, “mutluluk” hissi ise taburcu edilmeleriyle birlikte gelmektedir. Ancak, bu duygusal durumların her ikisi de “empati” duygusuyla beslenmektedir. Sağlık çalışanları, hasta yakınlarıyla kurdukları empatik bağlantılar nedeniyle bu ek duyguları deneyimlemektir. Sonuç olarak, yoğun bakım üniteleri, tedavi, bakım ve duygu gibi hassas alanların iç içe geçtiği yerler olarak ortaya çıkmaktadır.
Emotions frequently go unnoticed in healthcare settings where care, diagnosis and treatment are administered. Nevertheless, notwithstanding their imperceptibility, it is an incontestable fact that these health services are accompanied by a range of emotional procedures. Within the context of the intensive care environment, this study aims to investigate the emotional experiences of healthcare professionals who work in intensive care units. Specifically, we focus on the variables of care and treatment that may affect the emotional dynamics of the unit from a sociological perspective. Essentially, the study aims to answer the question, "How do healthcare professionals emotionally experience the intensive care space and services within intensive care units?" With an emphasis on individual experiences, the study utilises a phenomenological approach through qualitative research methods. The research team conducted 18 semi-structured interviews with healthcare practitioners; the professionals included 15 nurses, one midwife, one physiotherapist and one dietitian. All participants had worked in public hospitals' intensive care units for over a year. The data gathered from conducting interviews underwent thematic coding using the MAXQDA 2018 programme. Results showed that healthcare professionals working in intensive care units commonly experience emotions of "sadness" and "happiness". The feeling of "sadness" often arises from the loss of a patient, whereas "happiness" comes with the discharge of patients. Nevertheless, both of these emotional states are deeply tied to the essential feeling of "empathy". Healthcare professionals feel additional emotions because of the empathetic connections they establish with patients’ family members. Therefore, intensive care units become delicate spaces where treatment, care, and emotions merge.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.