Sanat, yaşamı çevreleyen her yerde karşımıza çıkması muhtemel kadim bir insan etkinliğidir ve sanatın diğer tüm insan etkinliklerinin ürünü olan kültür ile sıkı bağları mevcuttur. Tüm toplumlar iz bırakmak ister. Kalıcı izli bellek inşası, tarih boyunca tüm toplumların en önemli kaygılarından biri olmuştur. Tüm toplumlar varlıklarını sürdürmek ve bilinçlerini gelecek kuşaklar ile paylaşabilmek için sanatın olağan üstü etki gücünden istifade etmişlerdir. Çünkü sanat, var edildiği toplumun ve coğrafyanın tüm birikim ve koşullarından etkilenen bir yaratım sürecidir. Dolayısıyla her bir sanat eseri, içerisinde o toplumun kodlarını taşımaktadır. Bu çalışmada kavramsal açıdan mekân üzerinden sanat ile bellek arasındaki ilişki irdelenmeye çalışılmıştır. İz bırakma istencinin, sanatsal yaratma eylemi ile mekâna nasıl etki ettiğini ve insanın mimarlık ve inşa eylemlerinin sanatın varlığı üzerindeki etkisi, kavramsal bir diyalektik üzerinden ele alınmıştır. Bilhassa mekân ve yer kavramları üzerinden yoğun bir alan yazın taraması yapılmış ve bu taramadan yapılan çıkarımlar üzerinden sanat, mekân ve bellek kavramları ile ilgili yeni yorumlamalar yapılmaya çalışılmış ve tüm bunların sonucunda sanatın algılanması açısından yeni bir mekân sınıflandırmasına gidilmiştir. Hangi zaman diliminde olursa olsun sanatçı ile izleyicisi arasındaki bağın ve de sanatın esas mekânının zihin olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm zamanların ortam ve yaratı algısı zihin tarafından yorumlanmış bir hakikatten ibarettir denebilir. Bu durumda her insan kendi hakikatini yaratan gerçekler üzerinden doğayı ve sanatı algılamaktadır ve her sanatçı kendi hakikatleri ile sanatını yaratmaktadır denilebilir.
Art is an ancient human activity that is likely to appear everywhere around life, and art has close ties with culture, which is the product of all other human activities. All societies want to leave a mark. The construction of permanent memory has been one of the most important concerns of all societies throughout history. All societies have benefited from the extraordinary power of art in order to maintain their existence and share their consciousness with future generations. Because art is a creation process that is affected by all the accumulation and conditions of the society and geography in which it is created. Therefore, each work of art carries the codes of that society. In this study, the relationship between art and memory was tried to be examined conceptually through space. How the will to leave a trace affects the space with the act of artistic creation and the effect of human architecture and construction actions on the existence of art are discussed through a conceptual dialectic. In particular, an intensive literature review was made on the concepts of space and place, and new interpretations were tried to be made on the concepts of art, space and memory, based on the inferences made from this scan, and as a result of all these, a new space classification was made in terms of the perception of art. Regardless of the time period, it has been concluded that the connection between the artist and the audience and the main place of art is the mind. It can be said that the perception of environment and creation of all times consists of a truth interpreted by the mind. In this case, it can be said that every person perceives nature and art through the facts that create his own truth, and every artist creates his art with his own truths.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.