Antik Dönemde kentlerin sahip oldukları yapılı çevrenin oluşmasında en önemli etken, kent meclisini oluşturan varlıklı kent soyluların maddi destekleri olmuştur. Kent soyluların yaşadıkları kenti güzel ve yaşanılır kılma isteklerinin sonucu olarak ortaya çıkan yapılaşmanın niteliği, hiç şüphesiz hem kentin hem de kendilerinin maddi gücü ile doğru orantılı olmalıdır. Geç Antik Dönemde Roma İmparatorluğu genelinde görülmeye başlayan ekonomik sıkıntılar ve buna bağlı olarak artan vergiler, varlıklı vatandaşların kentsel boyuttaki bayındırlık harcamalarının eskisine oranla daha az olmasına yol açmıştır. Geç Antik Dönem’de ekonomik ve idari güç pagan kent soylulardan Hıristiyan din adamlarına ve Hıristiyan hayırseverlere geçmiştir. Güç dengesinin değişimi kentlerde Hıristiyan dini yapıların hızla yayılmasını beraberinde getirmiştir. Yeni ihtiyaca yönelik dini yapıların kentsel yapılı çevrede kendine yer bulabilmesi her zaman çok kolay olmamıştır. Bu sorunun çözümü olarak da pagan geçmişe özgü yapıların form ve işlev değişiklikleri ortaya çıkmıştır. Bu noktada, pagan karakterli bazı yapıların yok edildikleri, bazılarının kısmen ve bazılarının da tamamen dönüştürüldükleri görülür. Bu dönüşümün boyutu ve niteliği ise yine kentin ekonomik gücüyle doğru orantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik olarak daha iyi durumdaki, görece daha büyük kentlerde yalnızca eski anıtsal yapıların korunması ya da kısmi dönüşümleri değil, aynı zamanda kentsel mekanların da bakım, onarım ve yenileme çalışmalarının da devam ettiği görülür. Tamamen reddedilen eski dini inançlarla özdeşleşmiş mekanların korunması, kültürel belleğin devamlılığı ve korumacı bir anlayışın varlığını gösterir. Ancak, bu korumacı yaklaşımın görece zengin kentlerde daha yoğun olarak takip edilebilmesi bu bakış açısının oluşabilmesinin ekonomik güçle de ilgili olduğu şeklinde açıklanabilir.
The most important factor in the establishment of the built environment of the cities in the Ancient Period was the financial support of the wealthy nobility who formed the city council. The quality of the structuring, which arose as a result of the nobility's desire to make the city they reside in beautiful and pleasant, must have definitely been directly proportional to the financial power of both the city and themselves. The financial challenges that began to emerge throughout the Roman Empire in Late Antiquity, as well as the resulting increased taxes, prompted wealthier citizens to spend less on urban public works. Financial and administrative power shifted from pagan urban nobility to Christian clergy and Christian philanthropists in Late Antiquity. The shift in power dynamics resulted in the rapid spread of Christian ecclesiastical structures in cities. It had not always been easy for religious structures to find a place in the urban built environment. As a solution for this issue, conversions in the form and function of pagan structures emerged. At this stage, it is observed that certain pagan structures were destroyed, while others were partially or totally converted. The magnitude and quality of this conversion emerge as being directly proportional to the city's financial power. It is seen that, in larger cities with better financial conditions, not only the preservation or the partial conversion of existing monumental structures, but also the maintenance, repair, and renovation of urban spaces, continues. The preservation of spaces associated with entirely discarded old religious beliefs implies the continuation of cultural memory as well as the existence of a preservative understanding. However, the fact that this preservative approach was more intensely pursued in relatively wealthy cities can be explained by the fact that the rise of this viewpoint was likewise tied to financial power.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.