Bu makale Türk edebiyatında gerek şiir ve gerekse düz yazılarıyla son asrın önemli şahsiyetlerinden olan Necip Fazıl Kısakürek’in ferdi sanat yolculuğunun bir otobiyografi üzerinden okunmasını amaç edinmektedir. Bir insanın hikâyesinin anlatılması, onun yaşam serüveni bakımından toplumsal çerçeveli benzerliklerin herkes tarafından paylaşılması anlamına gelir. İnsan ontolojik olarak benzerlik duygusunu sürekli ararken; bu arayışın aynı zamanda edebî anlamda bir onaylanma ve yakınlık kurma hissi doğurduğu söylenebilir. Yazmak, zaten başlı başına bir terapi yöntemiyken, otobiyografi biçimi üzerinden yazmak biraz daha yüzleşmeyi, hesaplaşmayı ve Doğu edebî metin geleneğinde olmayan bir itiraf olgusunu görmemizi sağlayacaktır. Necip Fazıl’ın ferdi sanatının, özellikle ben düşüncesi çerçevesinde elemler, ıstıraplar ve acılarla yoğrulmuş bir hayatın hikâyesini vermesi, söz konusu terapi yaklaşımını, onun üzerinden daha anolojik örneklerle destekleyen bir düzeye çıkarır. Necip Fazıl’ın iki hikâyesi bağlamında otobiyografi neden yazılır sorusu, burada Necip Fazıl’ın ihtiyaç hissettiği kendini anlatma sürecinin sanatkârane yanını teşkil eder. Denilebilir ki Necip Fazıl’daki egosantrik bilinç bileşenleri, otobiyografi bağlamında önemli bir noktanın altını çizer. Çünkü Necip Fazıl, şahsi bir saat endişesinin ürünü olan bir yazardır. Kendi ile başlattığı sanat kaygıları, şiirinde ve düz yazılarında terapiye açık insani duyguların yoğunluğuyla dikkat çeker. Dolayısıyla Necip Fazıl, hikâyesinin anlatılmasını, acısının bilinmesini ve insanda karşılık bulan duyguların görülmesini murat eden ve anlaşılmayı edebî olarak bir sanatkârdır.
This article aims to read the individual artistic journey of Necip Fazıl Kısakürek, one of the important figures of the last century, through an autobiography, with both poetry and prose in Turkish literature. Telling the story of a person means sharing the social framed similarities by everyone in terms of his life adventure. While man constantly searches for the feeling of similarity; It can be said that this search also creates a sense of affirmation and closeness in the literary sense. While writing is already a therapy method in itself, writing in the form of autobiography will allow us to see a little more confrontation, reckoning, and a confession that is not in the Eastern literary tradition. The fact that Necip Fazıl's individual art tells the story of a life kneaded with sorrows, anguish and pain, especially within the framework of the idea of me, raises the therapy approach to a level that supports it with more anological examples. The question of why an autobiography was written in the context of Necip Fazıl's two stories, here constitutes the artistic side of the self-expression process that Necip Fazıl needs. It can be said that the egocentric consciousness components in Necip Fazıl underline an important point in the context of autobiography. Because Necip Fazıl is a writer who is the product of a personal watch concern. The art concerns he started with himself draw attention in his poetry and prose with the intensity of human emotions open to therapy. Therefore, Necip Fazıl is a literary artist who wishes to tell his story, to be known about his pain and to see the feelings that are reciprocated in human beings.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.