Korelilerde ve Türklerde Asaletin Taşıyıcısı Olarak “Kemik”

Author:

Number of pages:
793-805
Language:
Türkçe
Year-Number:
2020-Volume 15 Issue 2

Kore yarımadasını tek bir çatı altında birleştiren ilk krallık olan Şilla’da (668-935) soylularla halkı, soylular arasında da hânedan ile bürokrasiyi ayıran kemik sisteminde [kol-p’um] asaletin taşıyıcısı olarak “kemik” kendini gösterir. Buna göre, en yukarıda “kutsal kemik” [sŏng-gol] doğanlar vardır, onların altında ise “hakiki kemik” [chin-gol] doğanlar. Kral ve kraliçelerin kutsal kemik kastına dâhil olması gerekir. Hânedanın kral ve kraliçe olamayacak olan akrabaları ve bakanlar hakiki kemik tabakasını oluşturur. Kutsal kemik ve hakiki kemik doğanların altında ama sıradan halkın [p’yŏng-min] üstünde, bir de altı derecelik “baş kademe” [tu-p’um] kastı vardır. Bunlar asil sayılmakla ve bürokrasiyi teşkil etmekle birlikte, hânedana dâhil edilmez. Benzer şekilde, Türklerde ve Cengiz Han Devleti’nde de soylu olup olmamayı ak kemik - kara kemik ayrımı belirler, yani soyluluk ak olup olmamak bakımından kemiğin bir özelliğidir. “Ak” burada iyiyi, güzeli, aydınlığı; “kara” ise kötüyü, çirkini, karanlığı simgeler. Nitekim Türklerde ve Cengiz Han Devleti’nde “ak kemik” asillere, “kara kemik” ise geniş halk kitlelerine ya da sıradan halka işaret eder. Bu dikkat çekici benzerlik konar-göçerlik, tek tanrı olarak Gök Tanrı inancı ve Altay dili gibi birden fazla kültürel ortaklığı olan Korelilerle Türklerin düşünüldüğünden daha fazla ortak özelliği olduğuna pekâlâ işaret edebilir. Dahası, bu ortaklık Altay dilleri teorisine ilişkin tartışmalara da yeni bir bakış açısı kazandırabilir. İşbu mütevazı çalışma tam da bu noktayı temellendirmek amacındadır.

Keywords


In Silla (668-935), i.e. the first kingdom to unite the Korean Peninsula under a single roof, within the bone-rank system [kol-p’um] that discriminates the nobles from commoners, and among the nobles the dynasty from bureaucracy, “bone” manifests itself as the underlying subject of nobility. According to this bone-rank system, those who were born a “sacred bone” [sŏng-gol] consisted the highest stratum, those who were born a “true bone” [chin-gol] were of the second rank. Kings and queens were supposed to belong to the sacred bone caste. The relatives of the dynasty and the ministers constituted the true bone caste. And below them, and above the commoners [p’yŏng-min], there were the “head rank” [tu-p’um] caste that consisted of six levels. In like manner, white bone-dark bone dichotomy determines who is noble and who is not in Turks and in Genghis Khan Empire, i.e., nobility is an attribute of bone regarding being white or not. For in Turks and Genghis Han Empire, “white bone” signifies nobles; whereas “dark bone” signifies commoners. This remarkable similarity is a sign that the Turks and the Koreans have more in common, along with nomadism, the monotheistic belief in the God of Heaven(s) (i.e. Blue Sky or Tengri) and Altay language. This humble work aims at grounding this point mentioned

Keywords

Article Statistics

Number of reads 3,311
Number of downloads 764

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.