Balkan kimliği, yerlileri arasında davranış ve kültürde benzerlik belirleyen kendine özgü bir özelliğe sahiptir. Kısmen bu halkın ayırt edici özelliği, bölgeye Oryantal gizemliliğini sunan Osmanlı varlığından kaynaklanmaktadır. Doğu’da bir İngiliz temsilcisi ve Batı dünyası ve İngiliz dilinde bir Oryantal temsilcisi olarak bilinen Lord Byron, kullandığı biçim ve tekniği yanı sıra, karakterlerin tanımı ve hikayelerin yoğunluğu ile ilgili birçok eleştiriye maruz kalmasına rağmen, okuyucuya sunduğu Şövalye Harold'un Haç Seferi ve Türk Hikayeleri özgünlüğü hakkında eleştirilememiştir. Bu bölgeyi tanımlayan ve Balkan kültürünün bir damgası olarak bilinen konulardan biri, erkeklerin zalim üstünlüğü ve neredeyse her batı edebi eserinde betimlenen kadınların ezilmesi olmakla birlikte, Byron’un üzerinde doğulu bir kadının yaşamını ve gördüğü muamele hakkında edinmiş algısını etkilemiştir. Byron kadının toplumdaki rolüne itirazına bir tepki olarak, kederli kaderlerinin sessiz bir alıcısı pozisyonunda olan kadın karakterlerini cesaretlendirir, onları, karşı koyabilen ve erkeklerin eylem alanına girebilen bir rol vererek, kendi haklarını arayabilmekten öte bazı hikayelerinde erkekleri de koruyan pozisyona sokar. Aslında diğer batılı yazarlar, doğu dünyanın anlatımında varsayımlarını kullanmışlardır; zira batılı bir erkek hiçbir zaman doğulu bir kadınla temasta bulunmamıştır. Çalışmamızda Byron’un dönemin diğer yazarlarından çok olan ve özgün Balkan ve Doğuyu sunan, Balkan dünyası deneyimlerinin betimlemesi hakkında bilgi vermekle birlikte Balkanları batı dünyasına nasıl tanıttığını gösterme gayretinde bulunduk.
Balkan identity holds emphasized characteristic within itself which ascertain similarity in demeanor and culture among its inhabitants. Partially the distinctiveness of this population is a virtue of Ottoman presence which introduced Oriental flavor to the region. Lord Byron, as an English representative in Orient and Oriental representative in the English language and the western world, was subject to many criticisms for his characters and plot description, nevertheless, he was never judged for the uniqueness of his masterpieces The Childe Harold’s Pilgrimage and The Turkish Tales. One of the frequent themes treated of this region which was considered a stigma of Orient and Balkan culture was the cruel superiority of the men and oppression of women that affected Byron’s early vision of how an eastern woman is treated. As a reaction to his objection, he decided to impower his female characters ending their position of a silent recipient of their destiny making them vigorous women who dare to defy and enter the male realm of action, acting for their rights and sometime going further to protecting male characters. Western authors used their assumption in these descriptions of the eastern world since the contact of an eastern woman and western man was nonexistent. Thus, in this paper, we treated Byron’s usage of his experience from the Balkans which presented him true Balkans and Orient, discussing his most efficient works, as well as the portrayal of this region for the western world.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.