Klasik Fars ve Türk edebiyatında ortak kullanılan pek çok ortak imgeler vardır. Bunlardan biri de şem’ ve pervânedir. Şem’ ve pervâne imgesinin kaynağı Kuran ve hadislere dayanır. Yazarlar bu iki kelime özellikle de pervâne üzerinde değişik yorumlar yapmış, şairler de bu iki unsurdan hareketle oldukça farklı imgeler sergilemişlerdir. Şemîn yani mumun işlevsel özelliği olan da yanma, yakma ve aydınlatma özelliği, pervânenin içgüdüsel ateşe/ışığa yönelmesi ve o ışıkta kanatlarını yakması bu imgenin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Şairler, şem’ ve pervâne kelimesini tek başına sözlük anlamında kullandıkları gibi, bu iki kelimeden birleşik kelime ve tamlamalar oluşturarak, bu iki kelimeye farklı anlamlar yüklemişler ve yeni kavramlar ortaya koymuşlardır. Şem’ ve pervâne imgesi, gerek klasik Fars, gerekse klasik Türk edebiyatında âşıkane duyguların ifade edilmesinde kullanılmış, daha çok şem’ maşuk, pervâne de âşık olarak algılanmıştır. Bundan dolayı pervânenin muma âşık olduğu ve aşkı uğrunda öldüğü şairlerin imajinasyonunda/hayal dünyasında yer almıştır. Bu imgenin öyküsü ilk kez Hallâc-ı Mansûr tarafından söylenmiştir. Bu öyküyü Ahmed-i Gazzâlî büyük ölçüde geliştirmiş “pervâne-şem” imgesini “âşık-maşuk” ilişkisi içerisinde yorumlamıştır. Bu yorumlama, beşerî ve İlahî aşkın ele alınıp işlendiği şiirlere esin kaynağı olmuştur. Bu duyguların Aynu’l-Kudât-ı Hemedânî (ö.1131), Attâr (ö. 1221), Fahreddin Irâkî (1289), Sa’dî (ö.1291), Mevlana (ö.1273) gibi büyük sufî şairler üzerinde etkisi çok olmuştur. Şem’in maşuk, pervânenin de âşık imgesi, şiir geleneğinde öne çıkmasına rağmen, bu durum görüldüğü gibi değildir. Fars ve Türk şairlerinin imgelerinde alışılmışın dışında şem’ âşık, pevâne maşuk olarak da ele alınmıştır. Şem’in âşık olarak düşünülmesindeki etken duygu, edebî gelenekte “âşık” tipinin taşıdığı özelliklere sahip olmasından ileri gelir: Yanar, yakılır, erir, üzülür, ağlar, canından vaz geçer, gönül yangınıyla tutuşur, ciğeri yanar, başından duman çıkar vb. gibi. Şem’in maşuk oluşu da yine gelenekte yer olan “maşuk” tipinin taşıdığı vasıflardan ileri gelir. Bunların dışında şem’ ve pervâne imgesi, şair için benzetilen de olmuştur. Şair, kendisini âşık olarak gördüğünde kendisini muma benzetmiş, onun gibi yanmış, yakılmış, erimiş ve ağlamıştır. Bu durumda şair, benzeyen, şem’ de kendisine benzetilen olmuştur. Aynı durum pervâne için de geçerlidir. Âşık/şair, pervane imgesinden hareket ederek, kendisini pervâneye benzetmiş, aşkı uğruna yanıp yakılan bir âşık olmuştur. Şairler şem’ ve pervâne kelimelerinden yola çıkarak ay ve güneş gibi kozmik unsurlara ve gece, gündüz, sabah gibi de zaman ile ilgili mefhumlara imge dünyalarında yer vermişlerdir. Bunu yaparken de ortaya yaratıcı şem’ ve pervâne imgesi koymuşlar, bazen de bunlarla kendileri arasında bir bağlantı kurmuşlardır. Şairlerin imge, his ve duygu dünyasında önemli bir yer tutan şem’, bir aydınlatma aracının, pervâne de kanatlı bir böcek olmasının çok ötesine geçmiş; aşk, âşık, maşuk, güzel, güzellik, güzellik unsurları, kozmik unsurlar gibi ortak duygu ve düşüncenin ortaya konulmasında yüklendiği anlam, tasavvur ve tahayyüller ile estetik bir benzetme unsuru olarak önemli bir rol oynamıştır.
There are several images commonly used in both classical Persian and Turkish literatures. One of them is Şem’, namely candle. Şem’ and moth derive from Qur’an and Hadith. Writers diversely interpreted these two words, especially the moth, whilst poets were performing different images setting out from these two elements. The functional features of the Şem’,namely candle, which are burning, being burnt and lightening, and the instinctual tendency of moth towards the fire/light and its burning its own wings played an important role in the process of the creation of these image. Poets used Şem and moth with their lexical meaning and they also comprised compound words and noun phrases and thus they ascribed various meaning to these two words and revealed new concepts. Şem’ and moth images were used both in Classical Persian and Turkish literatures to refer the amative emotions; Şem’ was perceived as beloved and moth was perceived as a lover. Therefore, it was in the imaginations/dream worlds of the poets that moth was in love with the candle and died for its love. The first story of this image was first told by Hallâc-ı Mansûr. Ahmed-i Gazzâlî significantly improved the story and interpreted the image of “moth-Şem” within the context of “lover-beloved”. This interpretation inspired the poems in which both mortal and divine love was covered. These emotions significantly affected great Sufi poets such as Aynu’l-Kudât-ı Hemedânî (d.1131), Attâr (d. 1221), Fahreddin Irâkî (1289), Sa’dî (d.1291), Rūmī (Mevlana) (d.1273). Even though Şem’ becomes prominent as beloved and moth becomes prominent as a lover in poetry tradition, it is actually not the way it seems. In the images of Persian and Turkish poets, extraordinarily Şem’ was approached as lover and moth was approached as beloved. The effective emotion that causes Şem’ to be thought as a lover is that it has the features of the “lover” character in literary tradition: it burns, is burnt, melts, sorrows, cries, quits on its own life, blazes with a fire in its heart(soul), its lungs burn, there is smoke on its head etc. In a similar vein, the way that moth is approached as beloved derives from the features of the “beloved” character in the tradition. Apart from these, for poets, Şem’ and moth images also became the ones which are drawn analogy. When the poet considered himself as a lover, he drew analogy between himself and a candle, and he burnt, was burnt, melted and cried. In this case, the poet is the one who draws analogy and candle becomes the one to which analogy is drawn. The same case could be said for the moth. Setting out from the moth image, lover/poet drawn an analogy between himself and the moth and became a lover who blazes for the sake of his love. Being inspired from the Şem’ and moth words, poets, in their imagery worlds, included cosmic elements such as moon and sun, as well as such concepts as night, day and morning which are related to time. While doing this, they centered the creative image of Şem’ and moth, and sometimes they directly related themselves with these images. Şem’, which had a significant place in the imagery, emotion and feeling worlds of the poets and went beyond from being a tool of lightening; and moth, which went far beyond being a winged insect, played and important role as an aesthetic analogy element with the meanings, visions and imaginations ascribed to them so as to reveal common emotions and thoughts such as love, lover, beloved, beautiful, beauty and cosmic elements.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.