Göç olgusu, birbirinden farklı sosyal bilim alanlarında ulusal ve uluslararası boyutlarıyla ele alınan, teorik modellemeleri ve saha uygulamalarıyla geniş bir literatüre doğru hızla gelişmekte olan araştırma konularından biridir. Bu bağlamda göçün, sosyal, ekonomik, psikolojik, kültürel ve siyasi boyutlarına bağlı olarak birçok yönü üzerinde durulmakta ayıca koşulları, süreçleri ve sonuçları itibariyle ileriye dönük varsayımlara konu edilebilecek nitelikleri geniş çaplı olarak ele alınmaktadır. Bu çalışmanın amacı, koşulları ve gerçekleşme biçimi itibariyle standart kimlik kodlarının sarsıldığı zorunlu bir yerinden edilme olarak tecrübe edilen göç sonucunda; yerleşik mekan, aidiyet, doku ve alışkanlıkların kaybına bağlı olarak hem gerçek hem de metaforik olarak “ev” in yitimiyle gelişen ve hiçbir yere ait olamama psikolojisinin beslediği muhtemel kimlik krizlerini sosyolojik ve antropolojik yönleri itibariyle ele almaktır. Bu bağlamda 1935 yılında Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak Kudüs’te dünyaya gelen ve birbiriyle çatışan kültürler arasında kalmanın ürettiği kimliksel belirsizliği “yersiz yurtsuzlaşma” psikolojisiyle özdeşleştirerek analiz eden Edward Said’in metaforik kavramsallaştırmalarından da hareket edilmesi önemsenmiştir. Bu yaklaşımın, bir tür anonim kimlik olarak kendisini yeniden inşa etmek zorunda kalan göçmenliğin beslediği yersiz yurtsuzluğu anlama noktasında zorunlu göçlerle biriken psiko-sosyal travmaların çözümünde disiplinlerası bir kuramsal çerçeveye katkı sunabileceği düşünülmektedir.
The phenomenon of immigration is one of the rapidly developing research topics in the field of the social sciences, which are addressed in national and international dimensions, with a wide range of theoretical models and field applications. In this context, many aspects are emphasized depending on migration, social, economic, psychological, cultural, and political dimensions. Apart from this, the qualities that can be subject to prospective assumptions in terms of the conditions, processes and results of this phenomenon are extensively addressed. The aim of this study is to contextualize possible identity crises which are based on the loss of the built-in space, belonging, texture and habits, both genuine and metaphorically developed by the loss of "home" due to the immigration that is experienced as a compulsory replacement of standard identity codes in terms of conditions and manner of implementation in terms of their sociological and anthropological aspects. In this context, it is important to act on the metaphorical conceptualizations of Edward Said, who analyses and identifies the identity ambiguity created by staying among conflicting cultures in the world in Jerusalem, as a child of a Christian family in 1935, with the psychology of "undue desecration". This approach is thought to be able to contribute to an interdisciplinary theoretical framework in the solution of psychosocial traumas, which is accompanied by forced migrations at the point of understanding undeserved citizenship that immigration has had to reconstruct itself as a kind of anonymous identity.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.