Osmanlı toplumunu oluşturan millet sistemindeki dinî kimlik olgusu, Tanzimat reformlarıyla başlayan sekülerleşme sürecinde geleneksel millet sistemini temellerinden sarstı. Tanzimat döneminde ilan edilen fermanlar ve 1863 Ermeni Milleti Nizamnamesi, Osmanlı Ermenilerini devlete bağlamak yerine bağımsızlığa giden yolda misyonerlerin de etkisiyle Ermenilik şuuru ve kimliğini öne çıkardı. Bu bağlamda Osmanlı yöneticilerinin ön gördüğü ve arzuladığı Tanzimat ve beraberinde gelen reformlar, Türklerle Hıristiyanlar/Ermeniler arasındaki kaynaşmayı asla sağlayamadı. Gelişen olaylar aynı zamanda Batı’da “vahşi Türk” imajının sürmesine de neden oldu. Öyle ki, emperyal devletler tarafından kurgulanan ve Patrikhane tarafından hayata geçirilen bu planların esas gayesi, başta Ermeniler olmak üzere Hıristiyan ahaliyi Osmanlı devletinden ayırmaktı. Kilise ve bağlı kurumlarda görev yapan pek çok din adamı, öğretmen ve meclis üyesi komitacıların bu istek ve arzularını görev addetti. Aynı zamanda komitacılar bu uğurda kendilerine karşı gelen pek çok Osmanlı tebaası Ermeni’yi de katletti. İkinci Anayasal Monarşinin ilan edilmesinden sonra, halktan yoğun baskılar nedeniyle genel af ilan edildi ve tüm siyasi tutuklular serbest bırakıldı. Avrupa ve Amerika'da yıllardır dolaşan Ermeni komiteleri, bu af sayesinde özgürce Osmanlı topraklarına geri döndü. Başka bir ifadeyle, Osmanlı Temel Yasası'nın yeniden yürürlüğe girmesiyle birlikte, Osmanlı ülkesindeki siyasal örgütlere yasal haklar tanınmıştır. Daha da önemlisi, Anayasal Monarşi Ermenilerinin beyanıyla Doğu Anadolu'da silah taşımaya başladı. Böylece, İkinci Anayasal Monarşinin tezahürü ve sonraki olayları Doğu sorununun nedenleri ve sonuçlarıydı.
The religious identity phenomenon within the multi-nation system that constitutes the Ottoman society has shaken the basics of the traditional nation system during the secularization process, which started with the Tanzimat reforms. The imperial orders declared during the Tanzimat period and the 1863 Armenian regulations, also affected by the influence of the missionaries, put forward the Armenian consciousness and identity towards independence instead of linking the Ottoman Armenians to the Ottoman state. In this context, the Tanzimat and the reforms that the Ottoman administrators had foreseen and desired were never able to achieve cohesion between Turks and Christians / Armenians. Developing events also caused the image of "savage Turk" to persist in the West. In fact, the main aim of these plans, imitated by the imperial states and passed on by the Patriarchate, was to separate firstly Armenians and then the Christian population from the Ottoman state. Many of the clergy, teachers and members of the parliamentary committees who served in the church and affiliated institutions regarded these wishes and desires as their mission. At the same time, the members of the resistance movement massacred many Armenians who opposed them within the Ottoman society. After the declaration of the Second Constitutional Monarchy, the intense pressure from the people a general amnesty was announced and all political prisoners were released. The Armenian committees, which had been circulating in Europe and America for years, freely returned to the Ottoman territory thanks to this amnesty. In other words, with the re-enactment of the Ottoman Basic Law, legal entitlement was granted to political organizations in the Ottoman country. More importantly, with the declaration of the Constitutional Monarchy Armenians started to be able to carry weapons in Eastern Anatolia. Thus, the manifestation of the Second Constitutional Monarchy and its subsequent events were the reasons and the results of Eastern question.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.