Aydınlatılmış onam, hastanın tedavisi ve tedaviye dönük onun vücut bütünlüğüne uygulanacak cerrâhî müdahalelerde hastanın bilgilendirilmesi ve doğabilecek zararlı sonuçlar ve riskler konusunda yeterince aydınlatılması ve bunun neticesinde hastanın rızasını alarak işlemin yapılmasına dönük hasta-hekim arasındaki ilişkiyi ifade eder. Tarihi süreçte hekim sorumluluğu bağlamında yetkilendirilmemiş dokunma, bundan doğan ihmal ve hastanın maruz kaldığı mağduriyet, hastanın haklarını ve bedenini etkileyebilecek tüm işlemlerin, yararlarının, zararlarının açıklanmasının bir ödev olduğu düşüncesine sevk etmiştir. Bu da hastanın karşı karşıya kalacağı “muhtemel tehlikeler” konusunda onu uyarma yükümlülüğü olarak aydınlatılmış onamın kurumsallaşması sonucunu doğurmuştur. Mesele günümüzde hasta-hekim arasındaki ilişkide güvene dayalı olarak tıp etiği bağlamında tartışılmaya devam etmektedir. Konunun hukukî statüsünün belirlenmesine yönelik çalışmalar batıda çok geç dönemlere rastlamaktadır. Nitekim 1947’de Nuremberg mahkemesinin aldığı karar neticesinde meselenin hukukî statüsü ancak tartışılmaya başlamıştır. Oysa bu husus yani hekimin sorumluluğu ve yapılan tedavi ve cerrâhî müdahaleden doğabilecek problemlerin çözüme kavuşturulması İslam hukuku doktrininde X. asırda çok erken dönem denilebilecek bir zamanda tartışılmış ve hukukî statüye kavuşturulmaya çalışılmıştır. Konu bağımsız bir başlıkta mütalaa edilmese de bununla ilgili hükümler genelde icâre, özelde ecîr-i müşterek bahislerinde enine boyuna tartışılmıştır. Uygulamaya gelince bazı çevreler tarafından iddia edildiği gibi günümüz terimiyle ifade ettiğimiz “aydınlatılmış onam” hekimle hasta arasında rızaya dayalı basit bir senetmiş gibi gösterilse de Osmanlı toplumunda devletin en üst resmi mercileri tarafından tanzim edilen belgelere dayanmaktaydı. Nitekim gerek idari manada gerekse kazaî bağlamda bulunduğu mahallin en yetkin kamu otoritesi olan kadı huzurunda böyle bir belgenin tanzim edilmesi, meselenin hukukî statüye kavuşturulması ve ona atfedilen önem açısından çok manidardır. Kısacası bu husus sıradan bir rıza senedi değildir. Doktrinde temel referansları olan uygulamada ise en yetkin kamu otoritesi marifetinde ve onun onayıyla tanzim edilen bir sözleşmedir. Biz bu araştırmamızda hekimin sorumluluğu ve aydınlatılmış onamın İslam hukuku doktrinindeki yeri ve önemi hakkında bilgi vererek uygulamada Osmanlı şer’iyye sicilleri vesikalarını esas alarak ne şekilde tezahür ettiğini incelemeye çalışacağız.
An informed consent is part of physician-patient relationship in which doctor let patient know about the treatment and therapeutic surgical interventions in physical integrity, well recognize potential risks and damages and consent with the procedure. Historically, touching non-authorized within the context of physician’s accountability, a subsequent abuse, and hence an unjust treatment exposed to the patient have led to the idea that it is a duty to elucidate all the procedures to affect patient’s body and rights as well as their harms and benefits. This has resulted in the institutionalization of informed consent as obligation to give notice the patient on “potential dangers” to face. This issue is still discussed today regarding trust in physician-patient relation in medical ethics. The efforts have so lately been made to determine its legal status. For instance, there was no discussion on its legal status until the Nuremberg trial decisions in 1947. Whereas, at an earlier time in the Xth century it was argued in Islamic Law doctrine to legalize the theme of physician’s accountability and the resolution of the potential consequences led by therapy of choice and surgical operation. The relevant rules were discussed thoroughly related to ‘icâre’ (contract for service in Ottoman State) in general and specifically ‘ecîr-i müşterek’ (freelancer) though not specially. In practice, although some allege or make out as if “informed consent”, in the vernacular of the day, was a simple, consensual contract between physician and patient, this statement was out of the documents notarized by top state authorities in Ottoman community. For example, such an independent contract made before ‘qadi’, who is administratively and judgmentally the highest public authority in the district, was evidently so important to legalize this issue as understood. So to speak, it was not an ordinary contract of consent, on the contrary an ‘official’ agreement was signed under the supervision and with the notification of the toppest authority in the state in the practice fundamentally based on the doctrine. In this study, we aim to investigate physician’s accountability and informed consent through research for its role and value in Islamic Law and review of Ottoman court records (‘şer’iyye sicilleri’).
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.