İnsan, bireysel olduğu kadar toplumsal bir varlıktır. Toplumu oluşturan bireylerin, aynı toplumun diğer bireylerinden fiziksel ve psikolojik olarak etkilenmeleri son derece doğaldır. Bu ise sosyolojik bir kanun ve gerçekliktir. Müslüman âlimler de İslam hakkında oluşturulmuş dini düşünceden faydalanmışlar, olumlu veya olumsuz yönde birbirlerini etkilemişlerdir. Aynı gelenekten gelen bireylerin birbirlerinin düşüncelerinden tamamen bağımsız olduklarını, aralarında hiçbir ortak yönün bulunmadığını söylemek imkânsızdır. Bunun en bariz örneği İmam Eş‘ari’dir. Eş‘ari, hayatının büyük bir kısmını Mu‘tezilî düşüncenin hâkim olduğu Basra’da geçirmiştir. İ‘tizal fikirlerini çok iyi bilen Eş‘ari, Ebu Hüzeyl el-Allaf ve Cübbâiler gibi dönemin en önemli Mu‘tezile âlimleri arasında yer almıştır. O, kırk yaşına kadar Mu‘tezile ekolünün en önde gelen savunucularından biri olmuştur. Mu‘tezilî âlim Eş‘âri, özellikle “el-Adl” ve “Halku’l-Kur’an” konularındaki hatalı görüşlerinden dolayı mezhebini terk etme kararı almıştır. Bu kararını ve yanlış kabul ettiği fikirlerden tövbe ettiğini, bir Cuma günü Basra’daki Ulu Camiinde insanlara haykırmıştır. Bu çıkışının ardından ömrünü Mu’tezile’ye reddiye yazmaya ve onların görüşlerinin yanlışlıklarına cevap vermeye adadığını belirtmiştir. Bu düşüncesini hayata geçirirken de fikri anlamda Mu’tezile ile fikirsel çatışma halinde bulunan insanların görüşlerinden istifade yoluna gitmiştir. Kimi konularda ise Mu‘tezile’nin kullandığı delillerden ve düşünce sisteminden kendisini bütünüyle alıkoyamamıştır. Biz de bu makalemizde Mu‘tezile sonrası Eş‘âri üzerinde devam eden Mu‘tezili düşüncenin etkilerini konu edineceğiz.
Man is a social being as well as an individual. It is natural for individuals who make up the society to be physically and psychologically affected by the other individuals of the same society. This is a sociological law and reality. Muslim scholars also benefited from the religious thought about Islam and influenced each other in a positive or negative way. It is impossible to say that individuals from the same tradition are completely independent of each other's thoughts and that they have nothing in common. The most obvious example of this is Imam Ash'ari. Ash'ari spent most of his life in Basra, where Mu'tizli thought prevailed. He was one of the most important Mu'tizile scholars of the time, such as the Eş'ari, Abu Huzeyl al-Allaf, and the Cübbâi’s, who knew the ideas of I'tizal very well. He was one of the leading defenders of the Mu'tazile school until he was forty. The Mu'tezili scholar Ash'ari decided to abandon the sect, especially because of his erroneous views on “Al-adl” and “People's Al-Qur'an”. He repented his decision and wrongly accepted ideas, and on a Friday, he cried out to people in the Great Mosque in Basra. He stated that he devoted his life to writing denial to Mu'tazilah and to answering the inaccuracies of their views. While putting this thought into practice, it has taken advantage of the opinions of people who are in an intellectual conflict with Mu'tezile in the intellectual sense. In some cases, Mu'tazile's evidence and thought system did not completely deter him. In this article, we will discuss the effects of the Mu'tezile thought that continues on Eşari after Mu'tezile.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.