Türk Edebiyat tarihi kitaplarında ilk tarihî roman, genel bir yargıyla Namık Kemal’in yazdığı Cezmi adlı eseri kabul edilse de Ahmet Hamdi Tanpınar, Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyat Tarihi adlı kitabında Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı Yeniçeriler’i ilk tarihî roman olarak kaydeder. Yeniçeriler, Türk edebiyat tarihinin bilinen ilk tarihî romanı olmasına rağmen üze-rinde pek fazla eleştirel nitelikli bir çalışma yapılmamıştır. Bunun nedeni tarihî roman olarak önceliğin Cezmi’ye uygun görülmesi ya da Yeniçeriler’in yakın zamana kadar Latin alfabesi-ne aktarılmaması olabilir. Ancak, Türk edebiyat tarihleri içinde önemli bir yere sahip olan Tanpınar’ın edebiyat tarihinde Cezmi’ye bir bölüm ayrılmasına rağmen Yeniçeriler’in bir iki cümleyle geçiştirilmesi dikkat çekicidir; çünkü Tanpınar “[t]arihî romanların en mühimi şüphesiz Selim III. yenilikleriyle Kabakçı isyanını ele aldığı “Yeniçeriler” (1872) ve “Dünyaya İkinci Geliş” (1874) romanlarıdır” (470) demektedir. Yeniçeriler romanı üzerinde yeterince durulmamasının diğer bir nedeni de Türk edebiyatında “tarihi roman” konusunun özellikle 1980’lerden sonra tartışılmaya yeni yeni başlanmış olmasından ileri gelebilir. Tarih ve roman ilişkisi, söz konusu olduğunda tartışmaların merkezinde, tarihin kurgusunda kurmaca bir tür olan romana ne şekilde kaynaklık edebileceği, “tarihi gerçekliğe” romanda ne ölçüde bağlı kalınacağı ya da böyle bir zorunluluğun olup-olmayacağı yer alır. Bununla birlikte, tarihi romanın yazar ve okur açısından çekiciliği ya da cazibesinin ne olduğu da bu tartışmaların önemli bir parçasıdır. Bu bildiride Yeniçeriler adlı eserden hareketle “gerçeklik” ve “kurmaca” olanın nasıl yapılandırıldığı ve bu yapının Tanzimat döneminin resmi ideolojisi ile ne kertede örtüştüğü değerlendirilecek ve “ihanet” odağında “anti-yeniçeri” olgusu tartışmaya açılacaktır.
Although common opinion in works on the history of Turkish literature accepts Namık Ke-mal’s Cezmi as the first historical novel, Ahmet Hamdi Tanpınar, in his Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyat Tarihi, records Ahmet Mithat Efendi’s Yeniçeriler as the primary historical novel. Yeniçeriler, being the first-known historical novel of Turkish literary history, remains a work on which not much critical study has been conducted. The reasons for this may be that Cezmi has always been regarded as of priority as a historical novel or that Yeniçeriler has not been transferred into the Latin alphabet until recently. Nevertheless it is noteworthy that Yeniçeriler is mentioned only in passing in Tanpınar’s history of literature while a whole chapter is reserved for Cezmi, as Tanpınar argues that ‘the most significant of historical nov-els are undoubtedly Yeniçeriler (1872), dealing with the Kabakçı uprising of Selim the 3rd’s reforms and Dünyaya İkinci Geliş (1874)’ (470). Another reason why Yeniçeriler remains inadequately appreciated is that the issue of the ‘historical novel’ in Turkish literature has only been brought to attention in the post-1980s period. At the center of the debate on the relationship between history and the novel lie the questions of in which way history can attest to the novel as it is a fictional construct and to what extent the novel can remain loyal to ‘his-torical reality,’ or whether there is such an obligation in the first place. Furthermore, another crucial component of the debate is to determine the attractiveness or appeal of the historical novel to the writer and to the reader. Based on critically analyzing Yeniçeriler, this paper aims to evaluate how ‘reality’ and ‘fiction’ have been constructed and to what extent this construct overlaps with the dominant ideology of the Tanzimat Era, and to open to discussion the ‘anti-jannisary’ concept in light of betrayal.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.