İnternet, televizyon, video, radyo, kamera, uydular, fotoğraf, cep telefonu alanındaki gelişmeler, postmodern dönemde, gerçekliğin sarsılması sonucunu doğururlar. Postmodern özne, tamamen simülasyonlar tarafından kuşatılmıştır. Cep telefonu, onun hayatının vazgeçilmezidir. O, günün büyük bir bölümünde cep telefonuyla etkileşim halindedir. Telefon ekranında gördüğü binlerce simülatif görüntü, hayatının vazgeçilmezidir. Bilgisayar, kamera, televizyon, radyo, fotoğraf da onu kuşatan öteki simülasyon araçlarıdır. Tüm bunlara maruz kalan özne için, simülasyon, asıl gerçeklikten daha gerçek olarak görülür; çünkü onun hayatını belirleyen şeyler bunlardır. Gerçekliğin yitirildiği bu dönemde, hipergerçeklikler vardır. Hipergerçeklikte, gerçeklik ve gerçek olmayan arasındaki sınır ortadan kalkar. Peki gerçekliğin yitimi, edebi eserlerde etkisini nasıl gösterir? Edebi eserlerde bu durum, kendisini, düş konusuna çok fazla yer verilmesinde gösterir. Bu durum, biraz daha ileri boyuta ulaştığında da gerçek ile rüya âlemi iç içe geçer, ikisinin arasındaki sınır çizgisi bulanıklaşmaya, silinmeye başlar. Gerçeklik ve düşsellik/kurgusallık kıstası elden kayıp gittiği için bu dönem eserlerinde neyin gerçeklik neyin düşsel/kurgu olduğu tam olarak tespit edilemez ve bunlar iç içe geçerler. Bilge Karasu da gerçekliğe şüphe ile yaklaşan yazarlardan biridir. Bu yüzden, onun bazı eserlerinde düş ile gerçeklik sınırı bulanıktır. Kılavuz, Gece, Altı Ay Bir Güz, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, “Geceden Geceye Arabayı Kaçıran Adam”, “Göçmüş Kediler Bahçesi”, “Düş Balıkçıları: Kubadabad 1955” isimli eserlerinde, gerçeklik ve düş arasındaki sınır un ufak edilir.
Developments in the field of internet, television, video, radio, camera, satellites, photography, mobile phones shakes the reality in the postmodern era. The postmodern subject is completely surrounded by simulations. The cell phone is indispensable for their life. They are on the mobile phone in a large part of the day. The thousands of simulated images seen on the phone screen are indispensable for their lives. Computer, camera, television, radio, photography are the other simulation tools that surround them. For the subjects exposed to all this, the simulation is more real than the actual reality because these are the things that determine their life. There are hyperrealities in this period that lost reality. In hyperreality, the border between reality and the unreal (dream, representation, simulation) ceases to exist. How does the loss of reality shows its influence in literary works? In literary works, this situation shows itself intensely, in the use of the dream too much. This situation, when it reaches a somewhat further dimension, the reality and the dream world intertwine, the boundary line between the two becomes blurred and starts to erase. Since the criterion of reality and fantasy / fiction is gone, it can not be precisely determined what is reality, what is fantasy / fiction in these works. They are intertwined. Bilge Karasu is one of the writers approaching reality with doubt. That is why, the boundary line between the reality and dream is blurred in his some works. The boundary between reality and dream is destroyed in his works named Guide, Night, Six Months One Autumn, A Long Day’s Evening, “The Man Who Misses Car From Night To Night”, “The Garden of the Departed Cats”, “Dream Fishermen: Kubadabad 1955”.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.