Modernleşmenin oluşturucuları olarak adlandırabileceğimiz Sanayi Devrimi, kültürel devrimler, rasyonalizasyon, teknolojik gelişmeler toplumsal değişimin çok hızlı bir şekilde yaşanmasına sebep olmuştur. Bu değişimle birlikte geleneksel toplumdan modern topluma geçiş kademeli olarak birçok ülkede görülmeye başlamıştır. Bu bağlamda modern toplumlardaki gündelik yaşam ve değerler kuramcılar tarafından mercek altına alınmış ve sonucunda da çok farklı kuramların ortaya atılmasına sebep olmuştur. Modernleşmenin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak değerlendirilen sekülerleşme tezi de bu kuramlar arasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Sekülerleşme tezi Marx, Weber, Comte ve Durkheim gibi klasik sosyologlar başta olmak üzere neredeyse bütün sosyologların tartışma konusu hâline getirdiği en önemli paradigmalardan birisidir. Oldukça eski bir geçmişi olan sekülerleşme düşüncesi birçok farklı sosyolog tarafından süreç içerisinde çok farklı şekillerde yorumlanarak daha da zengin bir içerik kazanmıştır. Başlangıç aşamasında, modern değerleri benimseyen ve geleneksel kurumlar yerine modern kurumları işler hâle getiren toplumlarda dinî düşünce, pratik ve kurumların önem yitimine uğrayacağını ileri süren sekülerleşme tezi, bireysel olarak da bu sürecin yaşanacağını ve dahası din olgusunun zamanla ortadan kalkacağını iddia ediyordu. Bu bağlamda sekülerleşme tezi üzerine Wilson’ı diğer birçok klasik sosyologdan ayıran en temel farkın Wilson’ın modern toplumlarda din algısı olduğu açıkça ifade edilmelidir. Ona göre toplumları bir arada tutan ve bu nedenle mutlaka var olması gereken din, önemi azalan, görece güçsüz fakat sürekli bir kurtuluşa erme arzusu ve arayışı içerisinde olan insanoğluna teselli sağlayan bir olgu olarak kalacaktır. Bununla birlikte, yorumsal farklılıkların ortaya çıkardığı tezlere karşı anti-tezler oluşturulmuş ve sonucunda sentez denilebilecek düşüncelere ulaşılmıştır. Özellikle 1980’li yıllardan sonra bazı sosyologlar tarafından dinî canlanma olarak ifade edilen dikkat çekici gelişmeler dinin toplumsal önemini yitirmediği gibi daha da önemli bir konum elde ettiği şeklindeki yorumların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda bazı düşünceler diğerlerinin önüne geçmeyi başarmış ve kalıcı hâle gelebilmiştir. Tekrar tekrar ele alınan sekülerleşme tezi daha uzun yıllar tartışılacak konular arasında yer alacak gibi görünmektedir. Tam da bu noktada, özellikle yapmış olduğu sekülerleşme tanımı ile en çok atıfta bulunulan ve bir o kadar da eleştirilere maruz kalan bununla birlikte sekülerleşme tezinin anlaşılmasında ve toplumsal farkındalığın oluşmasında çok büyük çabaları olan Bryan Ronald Wilson’ın teze yapmış olduğu katkılar bu çalışmada ortaya konmaya çalışılacaktır.
The Industrial Revolution, cultural revolutions, rationalization, technological developments, which we can call the constituents of modernization, have led to rapid social change. With this change, the transition from traditional society to modern society gradually began to appear in many countries. In this context, the everyday life and values in modern societies have been under the spotlight by the theorists and have resulted in the introduction of very different theories. The secularization thesis, which is regarded as a natural and inevitable result of modernization, has a very important place among these theories. The secularization thesis is one of the most important paradigms that almost all sociologists, such as classical sociologists Marx, Weber, Comte and Durkheim, have rendered a matter of debate. The secularization thought, which has a rather old history, has been interpreted by many different sociologists in many different ways in the process and gained a richer content. In the onset process, the secularization thesis, which advocated the adoption of modern values and the loss of the importance of religious thought, practice and institutions in societies that brought modern institutions to work instead of traditional institutions, claimed that this process would be experienced on an individual basis. Over time, anti-theses have been created against the theses that interpretive differences have revealed, and the conclusions have been reached that can be called synthesis. Noteworthy developments, especially expressed by some sociologists after 1980s as religious revival, have led to the emergence of interpretations that religion has taken on an even more important position as it has not lost its social significance. In this context, some considerations have succeeded in getting ahead of others and have come to a permanent state. The thesis of secularization argued out recurrently seems to take place among the issues to be discussed for many years. At this point, the contributions made by Bryan Ronald Wilson, who has made particularly great contribution to the understanding of the secularization thesis and to the formation of social awareness, together with the definition of secularization, which has been cited at the most and subjected to criticism, will be tried to reveal in this study.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.