Deutsche Welle (DW), 3 Mayıs 1953'te Köln’de yayın hayatına başlamıştır. Günümüzde, Almanya’nın Bonn ve Berlin kentlerinden yurtdışına 30 farklı dilde radyo, TV ve internet üzerinden yayın yapan önemli bir medya kuruluşudur. Radyo ve internet servisi Bonn’da bulunmaktadır. Geniş bir kitleye hitap eden DW, 15 Temmuz darbe girişimini, batı dünyasının gelişmeleri ele alış biçiminden hareketle, kendi pozisyonu gereğince işlemeye çalışmıştır. Çalışmamızda bir sınırlandırmaya gidilerek, DW’nin, 15 Temmuz darbe girişiminden Olağanüstü Hal (OHAL)’in ilânına kadar geçen süreçte verdiği haberler ele alınmıştır. DW’ye göre; Türkiye’de, demokratik süreçler, 1960 yılından itibaren defalarca askeri müdahalelerle kesintiye uğramıştı. Ancak, bu defa durum oldukça hassastı. Anayasal demokratik düzen büyük bir tehdit altındaydı. Suriye ve Irak’ta terör gruplarına (DEAŞ) karşı verilen mücadelede Türkiye çok önemli bir konuma sahipti. Mülteciler Meselesi’nde Avrupa’nın Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç ise, son derece açıktı. Buna bağlı olarak, darbe ve darbecilere karşı kesin bir tavır içerisinde bulunulması gerektiği belirtilmişse de; kalkışmacılara geçit vermemek için yoğun çaba sarf eden CB Recep Tayyip Erdoğan, adeta bir demokrasi düşmanı, diktatör, fırsat avcısı, yalancı ve Avrupa’ya zorluk çıkaracak bir lider olarak tanıtılmak istenmiştir. Gülenciler ise masumlaştırılmaya çalışılmıştır. Toplumun her kesiminden oldukları halde, sokaklara/meydanlara çıkan ve darbeyi durdurmaya çalışan insanlar, salt CB Erdoğan’ın taraftarı gibi lanse edilmiştir. Oysa, darbeye karşı verilen mücadele eyleminde, aynı zamanda bir katılımcı/direnişçi olarak gözlemlediğim en bariz durum, direnişe katılan kimselerin toplumun farklı kesimlerinden oluşuydu.
Deutsche Welle (DW) began its broadcasting life on 3rd May in Cologne. Today, it is a significant German media company broadcasting from Bonn and Berlin on radio, TV and web in 30 different languages. Its radio and web services are offered from Bonn. Addressing to a wide group of community, DW tried to evaluate the 15 July coup attempt in parallel with the Western world’s ways of dealing with matters and in an appropriate manner that would be required by its position. The scope of this study is limited to the news broadcasted by DW from the 15 July coup attempt until the declaration of the State of Emergency. According to DW; democratic processes in Turkey had been exposed to military interventions for many times since 1960. But this time, the case was very sensitive. The democratic constitutional order was under a great threat. Turkey had a significant position regarding the battle against the terrorist groups in Syria and Iraq (DAESH). And clearly, Europe needed Turkey in the Refugees Issue. So, while the need for following a definite attitude against the coup and coup plotters was mentioned; the President of the Republic, Recep Tayyip Erdoğan, who made great efforts in order not to allow the attempters to reach their aims, was tried to be introduced almost like an enemy of democracy, a dictator, an opportunist, a liar and a leader that would raise difficulties for Europe. On the other hand, supporters of Gülen was tried to be shown as innocent. People from all strata of the public who went out to streets/squares and tried to stop the coup were introduced to be the supporters of the President of the Republic, Erdoğan, only. But the clearest thing I observed as a participant/resister in the attempt given against the coup was that, the people who participated in the resistance act were from different strata of the public.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.