Hermenötik felsefe metnin yüzeysel anlamından yola çıkarak derin anlamını bulmaya çalışan ve kapsamını dil unsurlarının oluşturduğu bir felsefedir. “Anlama”nın ontolojik sorunundan yola çıkarak metnin yazıldığı dönemin, koşulların, yazarın kimliği ve yetiştiği kültür, okurun cinsiyeti ve almış olduğu eğitim, metnin yazıldığı /okunduğu dil… tüm bunlar anlama eylemiyle ilişkili parametrelerdir. Metni oluşturan yazar ile okur arasında diyalektik bir ilişki olduğunu savunan ve işin psikolojik yönünü de hesaba katan bazı bilim adamları, “anlama”nın, “yanlış anlama”ya dönüşebileceği tehlikesine de işaret ederler. İşte tüm bu bakış açıları, Hermenötik felsefeyi ortaya çıkarır. Turgay Nar’ın Can Ateşinden Kanatlar (Mevlânâ) oyunu, Mevlânâ ve Şems arasındaki ilişkiden ve tasavvufi algıdan hareketle farklı anlayışların nasıl ortak bir amacı hedeflediğini ortaya koymaya çalışır. Eserde tasavvufi anlayışla birlikte yer yer, mitolojiler, geçmişte yaşananlar veya 'metin içinde metin' yoluyla insanın insana yaptığı zulümlere göndermelerin ve politik eleştirilerin de yapıldığını görürüz. Eserde zaman ve mekân kayması yoluyla esere hem derinlik hem de açılım kazandırılır. Yunan filozoflarıyla başlayıp İslam filozofları arasında da büyük tartışmalara yol açan ilk yaratılıştan sonraki yaratma, dönüştürme ve halden hale geçirme, mekânın ontolojik gerçekliği gibi konulara da değinilir. Bu çalışmada Can Ateşinde Kanatlar (Mevlânâ) adlı tiyatro metnine Hermenötik yöntem bağlamında, metnin sağladığı imkânlar ölçüsünde bir anlam kazandırılmaya çalışılacaktır.
Hermeneutics is a philosophy which tries to find deep meaning from superficial meaning of a philosophy text and whose scope consists of linguistic elements. On the basis of ontological issue of “comprehension”, conditions of the era when the text is written, identity and culture of author, gender and educational background of reader, language of source and target texts are all parameters which are related to the action of comprehension. Turgay Nar's play titled Can Ateşinde Kanatlar (Mevlânâ) tries to reveal how different perspectives have a common target taking stand from sufist approach and interest between Mevlânâ and Shams. In this work, we can see references and political criticism to atrocities committed by human to other humanbeing through mythological elements, past events or “text within text” along with sufistic perspective. Both depth and expansion are acquired in the work through shift of time and place. This work touches upon issues such as creation, transformation, transition between moods, and ontological reality of a place which had led to great discussions among Islam philosophers since the time of Greek philosophers. This study aims to bring an interpretation to the theatre play titled Can Ateşinde Kanatlar (Mevlânâ) within the scope of hermeneutics philosophy as far as possible.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.