Mehmet Akif Ersoy, kalemini toplumun hizmetine adayan ve cemiyetin sefaletini, coşkusunu, acısını yansıtan bir şairdir. Onun ferdi duygularında bile toplumsal bir yön bulunur; bu nedenle o, cemiyetin ruhuyla bütünleşmiş adeta cemiyetin bireyde tezahürüdür. O bazen mahalle kahvesinde, mezarlıkta, meyhanede bazen de bir hastanın başucunda görünür. Bu sahneleri bir ressam edasıyla yansıtarak cemiyetin içinde bulunduğu duruma ayna tutar. Akif; toplumda gördüğü cehalet, tembellik, kavmiyetçilik, Batı’yı yanlış anlama vb. olumsuzluklar karşısında sessiz kalamaz ve en hassas yerine dokunulmuş bir volkan gibi etrafına kıvılcımlar saçar. Bu kıvılcımlar cemiyetin sefaletine bir başkaldırı/isyandır. Onun isyanı, kaynağını sonsuz varlıktan alan ruhsal bir değişimi amaçlar. Bu değişim daha mükemmel bir düzen ve değere bir çağrıdır. Onun çağrısında menfaat, kin ve hüsran yoktur; aksine ümit, çıkış, mutluluk ve sevgi vardır. Âkif’ in kaynağını sonsuz varlıktan alan isyan hareketiyle Stirner, J.J Rousseau ve Nietzsche gibi ahlak filozoflarının isyanı birbirinden farklıdır. Nietzsche, insanın mutluluğunu kuvvetlinin hâkimiyetinde arar. Ona göre, zayıflar güçlülerin karşısında yok olmalı ve böylece zayıflıktan arınmış güçlü, mükemmel insan tipleri ortaya çıkmalıdır. J.J. Rousseau’ya göre ahlak, doğaya dönüşle gerçekleşir. O, toplumun insanın yüce duygularını yok ettiğini ve yerine menfaati koyduğunu söyler. Stirner ise insanın mutluluğunu bencillikte arar. O, benliği sınırlayan ahlak, din, tabiat ve topluma isyan eder. Âkif ve diğer filozofları birbirinden ayıran temel fark, birinin ferdi yetersizliği neticesinde Allah’a katılması ve Allah’a ulaşarak yetersizliklerinden kurtulması; diğerlerinin ise Allah’a yönelmeyip kendi ahlak kurallarını oluşturma düşüncesidir.
Mehmet Akif Ersoy is a poet who dedicated to the service of society and the enthusiasm that reflects the suffering the misery of society. Even in his individual feeling, there is a social way. Therefore, he is integrated with the community spirit is indeed the manifestation of society. Sometimes he is seen in a neighborhood coffee, cemetery or in a pub and sometimes he is seen in a patient’s beside. He keeps light to his society by reflecting these stages as a painter. Akif sees ignorance, laziness, radical discrimination, misunderstand of west etc. in the society so he doesn’t be slient to these bad situation. He sparks to sheet to surroundings as the most vulnerable volcane. These sparks are rebellion to the misery of society. His rebellion purposes spiritual change which takes ıts source to the endless being. This change is a call to the a more perfect order and value. These is no benefit, hatred and frustration in his call, unlike there are hope, exit, happines and love. There is a difference between Akif’s rebellion movement which takes its source to the endless being and Stirner, J.J Rousseau, Nietzche, Socretes, Kant whom they are moral philosophers. Nietzche, calls people’s happiness to strong’s dominance. According to him, weak people should be disappear against strong people and so, perfect, strong person types come up. According to J.J. Rousseau, morality realizes with nature returning. He thinks that society exterminates person’s süblime feelings and benefit come up. Stirner thinks different. He calls person’s happiness in selfishness. He opposes to the limit of self morality, religion, nature and society. There is a basic difference between Akif and other philosophers. Akif participates to the God the result of his individual deficiencies and he escapes his deficiencies by reaching to the God. But other philosophers want to create their moral rules and they don’t reach to the God.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.