Toplumsal olaylar, edebiyatı her dönemde beslemiş ve yönlendirmiştir. Yazarlar yaşadıkları, tanık oldukları ya da üçüncü bir kişiden duydukları olay ve durumlara kayıtsız kalamamışlar; yazınsal üretim süreçlerine bu bilgileri çeşitli açılardan dâhil etmişlerdir. Türk romanının doğuşundan bugüne kadarki süreçte kaleme alınan pek çok roman, toplumsal olayların izdüşümlerini okura sunmuştur. Bu noktada üç farklı yaklaşımın benimsendiği görülmektedir. Kimi yazarlar, toplumsal olayları/değişmeleri tarihî bir veri olarak düşünüp yaşanılanları uzak bir geçmiş olarak kurgulamış; kimi yazarlar olay örgüleri içerisine bu olayları yerleştirip tamamen kurgusal bir düzlemde yaşanılanları bir fon olarak sunmuş; kimi yazarlar ise otobiyografik unsurları ön plana çıkararak “ben” dilinin hâkim olduğu eserler yazmışlardır. Türk-Yunan mübadelesi de yazarlar tarafından gerçekten kurmaya aktarılan olaylardan biridir. 30 Ocak 1923’te Lozan’da imzalanan anlaşma gereğince Türk topraklarına yerleşmiş Ortodokslarla Yunan topraklarındaki Müslümanlar zorunlu olarak mübadeleye tabii tutulmuşlar, mübadiller değişimin öncesinde ve sonrasında büyük acılar, kayıplar yaşamışlardır. Tarihin bütün dramatik gerçeklikleri gibi mübadele de yazınsal eserlere konu olarak yansımış, mübadele esnasında yaşanan olaylar; bireysel ve toplumsal perspektiften kurgulanmıştır. Gerçek hikâyelerin yansıması sayılabilen bu eserlerde insan merkeze alınarak yaşanılanlar irdelenmiştir. Türk edebiyatı tarihinin özellikle son çeyrek yüzyılında, bir motif olmanın ötesinde, doğrudan mübadelenin işlendiği pek çok roman vardır. Bu eserlerin pek çoğu mübadil ailelerden gelen yazarların büyüklerinden işittiklerini edebiyat aracılığıyla tarihe düşürme isteklerinin sonucudur. Yılmaz Gürbüz, Ertuğrul Erol Ergir, Handan Gökçek, Saba Altunsay, Kemal Yalçın, Feride Çiçekoğlu, Ahmet Yorulmaz, Canan Tan, Yılmaz Karakoyunlu gibi yazarlar bu konu çerçevesinde romanlar kaleme almış yazarlardır. Bu makalede Ahmet Yorulmaz’ın Savaş’ın Çocukları/Girit’ten Sonra Ayvalık, Girit’ten Cunda’ya ve Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı ile Canan Tan’ın Hasret romanları mübadele bağlamında incelenmiş; eserlerde mübadelenin hangi izlekler etrafında işlendiği üzerinde durulmuştur. İnsanî temeller etrafında biçimlenen duyguların yön verdiği eserlerde mübadelenin kişiler üzerinde bıraktığı derin izlerin yanı sıra kitlelerde yarattığı boşluğun da ele alındığı görülmüş; yazarların tarihsel gerçekliğe bağlı kalarak realist bir tavırla eserlerini oluşturduğu tespit edilmiştir.
Social events have affected literature in every period. Writers could not remain indifferent to some of the events that encountered, witnessed or heard from a third party. They have included this information in writing activities. Ever since the birth of the Turkish novel process penned a lot of novels, submitted it to readers to the projection of social events. At this point it is observed that the adoption of the three different approaches. Social events/changes think of it as a historical data and fictionalization event in a distant past; plot to place these events and tell the fictional ground and to highlight autobiographical elements and writers use “I” language. Turkish-Greek population exchange is one of the events transferred from reality to fiction by authors. The 1923 population exchange between Greece and Turkey stemmed from the "Convention Concerning the Exchange of Greek and Turkish Populations" signed at Lausanne, Switzerland, on 30 January 1923, by the governments of Greece and Turkey. It involved approximately 2 million people, most of who were forcibly made refugees and de jure denaturalized from their homelands. Emigrants have lived great suffering, losses before and after the change. Like all dramatic a reality of history, “Mübadele” is reflected the subject of literary works. The events during the exchange; It was fictionalized from the i
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.