İnsanoğlu ilk tanrılarının meşruiyetini evreni ve insanı yaratma kudretlerindeki gizliliğe bağlamış ve yaratılışın gizli şifrelerini çözebilmek için daima çaba sarf etmiştir. Bu çaba onu kutsal olana ulaştırmış ve böylelikle var olanın ötesinde bir “yaratıcı” olduğuna dair tanrı imgesi doğmuştur. Ayrıca insan bazı sayıların ilahi bir sırra sahip olduğunu düşünmüş ve bu gizemi de tanrılara dayandırmıştır. Öyle ki, eskiçağ düşüncesinde ve kutsal kitaplarda kullanılan sayı sembolizminin içerisinde tek sayıların ve özellikle de yedi rakamının diğer tüm sayılara karşı büyük bir üstünlüğe sahip olduğuna inanmıştır. Nitekim medeniyetin beşiği olan Mezopotamya’da yedi tanrı, yedi bilge, yedi gezegen, yedi kötü ruh, dünyanın yedi bölgesi, yedi deniz, yedi nehir, yedi rüzgâr, yedi başlı kozmik canavar gibi semboller birçok teolojik ve mitsel metin içerisinde yer almışlardır. Aynı şekilde Eski Yunan toplumunda, Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve İslam dünyasında da yedi rakamının kutsiyet ve faziletine dair çok sayıda örnek bulunmaktadır. Antik Yunanda Pythagorascılar ve Neo-Platoncular bu işin temsilciliğini yaparken, Yahudilerin Kabala’sında yedi kutsal isim zikredilmektedir. Yine Hristiyanlıkta yedi sembolizminin devletin ve toplumun sürekli gelişimini temsil ettiğine inanılmıştır. Son olarak ise bazı İslami yorumlarda yedi; ilahi kudrete ulaşmanın, doğru olanın kapısını açmanın, dünyevi vasıf ve nefislerden kurtulmanın anahtarı olarak algılanmıştır.
Humankind related the existence of his early gods to the confidentiality in their power to create the universe and the mankind, thus made efforts to decipher the secrets of the creation. This effort caused mankind to reach the
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.