İnsanın dünyaya gelişiyle birlikte ben kimim? sorusu, sosyal çevresiyle ilişkilendirilmiş cevapları içermek zorundadır. Bu zorunluluğun temelinde ise, insanın ontolojik olarak grup varlık ve hayatını idame ettirebilmesi için bir başkasına muhtaç olması yatmaktadır. Bu anlamdan hareketle bu çalışmada önce sosyal benlik kavramı daha sonra bir ilahiyatçı kimliğinin imkanının sosyo-psikolojik çerçevesi çıkartılmıştır. Sosyal benlik kavramı, öncelikle bir algı/lama/nın yansıması olup burada birey bir nesne olarak kendisini merkezileştirmektedir. Nitel paradigmaya dayalı nitel yaklaşımın mülakat tekniğiyle toplanan verilerin örneklem sahasını Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 1. 2. ve 3. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Elde edilen verilerin yorumlanmasında Cooley’in ayna benlik ve G. Mead’in ben (I) ve beni/bana (me) üzerinden geliştirdikleri teorileri kullanılmıştır. Bu çerçevede öğrencilerin ilahiyatçı kimdir? sorusuna yaptıkları yorumları, örneklik, formellik, içe-öze veya dışa dönüklük, idealleştirme, ulaşılmazlık gibi kavramsallaştırmalarla okunmuştur. Örneğin sosyal benlik algısında toplumsal cinsiyetin önemini vurgulama anlamında bu soruya kız öğrenciler, topluma örnek olmayı örnek olmaya layık olma bağlamında içe-öze dönen söylemlerle ilişkilendirirken erkek öğrenciler, örnekliği üstlenilen rolden hareketle toplum, gelenek gibi dışa dönen söylemlerle ilişkilendirmektedir.
The question of “Who am I?” starts with one’s entrance into the world of existence and the answers to this question must necessarily include milieu relations. This necessity stems from the facts that ontologically, human beings are social entities and that they need others to sustain their life. As a result of this context, the study first establishes the concept of social ego and then presents the socio-political framework of a possible theological identity. The concept of social ego is primarily a reflection of per/ception. At this point, an i
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.