Osmanlı Döneminde Bazı Müstakil Dirâyet Tefsirleri ve Uyguladıkları Yöntemler

Author:

Number of pages:
121-150
Language:
Year-Number:
2016-Volume 11 Issue 7

İslâmî muhitlerde eğitim ve öğretim faaliyetleri önceleri câmii, tekke ve mescid gibi ibadet yerlerinde yapılırken sonraları çeşitli sebeplere binaen medreselerde sürdürülmüştür. Medrese te’sîsi Büyük Selçuklularla başlamış ve zamanla her yere açılmıştır. Osmanlılarda ilk medrese Orhan Gazi tarafından İznik’te kurulmuştur. İlmiye sınıfının ve diğer devlet memurlarının yetişdiği bir eğitim kurumu olan Osmanlı medreseleri, Fatih ve Kânunî dönemlerinde zirveye çıkmış, bir müddet sonra duraklamaya, daha sonra da gerilemeye başlamıştır. Kuruluşundan kapanışına kadar çeşitli ilimlerin tedris edildiği Osmanlı medreselerinde, tefsir olarak Zemahşerî’nin Keşşâf’ı ile Kâzî Beyzâvî’nin Envâru’t-Tenzîl’i okunmuş ve okutulmuştur. Dirâyet metoduna göre yazılan bu iki tefsir, Osmanlı döneminde kaleme alınan dirâyet tefsirlerinin temel kaynağı olmuşlardır. Osmanlı döneminde az sayıda dirâyet tefsiri yazılmıştır. Bu dönemde tefsir çalışmaları daha ziyade şerh, hâşiye ve ta’lîkât gibi faaliyetler üzerinde yoğunlaşmıştır. Osmanlılarda az sayıda dirâyet tefsiri yazılmasının muhtemel sebepleri arasında, ictihad kapısının kapandığına inanılması, Ku’ân’ı sadece yüzünden okumanın ibâdet sayılması, tefsir alanında ihtisaslaşmanın olmaması, şerh ve hâşiyelerin ders kitabı yapılması, öğretim metodu olarak ezber[cilik] usûlünün uygulanması, medreselere ehil olmayanların müderris atanması gibi hususlar zikredilebilir. Osmanlı döneminde (camii, mescid ve medrese gibi) eğitim kurumlarında Tefsir ilmine dair en fazla Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı eseriyle Kâzî Beyzâvî’nin Envâru’t-Tenzîl adlı eseri okutulduğunu yukarıda belirttik. Bu iki dirâyet tefsirinin uyguladığı metotlar, Osmanlı döneminde yazılan dirâyet tefsirlerinde de büyük ölçüde uygulanmıştır. Ancak bu dönemin müfessirleri yeri geldikçe Keşşâf’ı ve Envâru’t-Tenzîl’i az veya çok tenkid etmekten de geri kalmamışlardır. Bilhâssa Zemahşerî’nin itizalî fikirlerine karşı hep sünnî görüşleri savunmuşlardır. Özellikle Ahmed Gürânî’nin, sadece itikâdî meselelerde değil, diğer konularda da yeri geldikçe Zemahşeri’yi ciddî olarak eleştirdiği görülmektedir. Az miktarda dirâyet tefsiri kaleme alan Osmanlı dönemi müfessirleri, yeni ve özgün bir tefsir yöntemi geliştirememişlerdir. Bu dönemde yazılan tefsirler arasında yöntem bakımından bazı cüzî farklılıklar görülse de bu durum, onların farklı bir metot kullandıklarını ifade etmeye yetecek derecede değildir.

Keywords


While the education and training of the Islamic activities are carried out in the mosques, lodges (tekke) and mascids at the beginnings, such activities were implemented in the madrasas for various reasons at later times. The establishment of the madrasah starts with the Great Seljuks and it spreads everywhere in time. The first madrasa was founded by Orhan Gazi in Iznik in the Ottoman Empire. The Ottoman madrasas, which were educational institutions for the educationalists and other public officials, reached its peak during the Fatih and Kanuni periods. It then followed a period of stagnation and started to decline. From their establishment until the closure of them various sciences were taught in the Ottoman madrasas and Zamakhshari’s Keşşâf and Kâzı Beyzâvî’s Envâru't-Tenzîl were taught as commentary. These two commentaries, which were written in line with the detailed-inductive method, became the main sources of these types of the commentaries written during the Ottoman period. A small number of detailed-inductive commentaries were written during the Ottoman period. Detailed explanations (şerh), re-explanations of previous works (hasiye) and partial explanations of the books (talik) were done rather than writing the work of commentaries during this period.

Keywords

Article Statistics

Number of reads 1,261
Number of downloads 423

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.