Bu çalışma Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan ve hiçbir edebi gruba dâhil olmayan Necip Fazıl Kısakürek’in şiirinin önemli kaynaklarından biri olan ontolojik huzursuzluk ve mekânın tekinsizliği üzerine odaklanmıştır. Tecrübe edilmiş bu ruh halinin onun şiirindeki yansımasının işaret taşları olan imgeler de onun şiirinin estetik örgüsünü oluşturur. Hayatı boyunca varoluşu sorgulayan Necip Fazıl’ın ontolojik huzursuzluğunun zeminini de bu sorgulama oluşturur. Hayatı uçlarda yaşayan bir kişi olarak vasatın sınırlarına itibar etmez. Onun için vasatın ilkelerinin/değerlerinin hâkim olduğu reel dünyada ona düşen “aramak”tır. O görünenle yetinmeyen bir şairdir ve sürekli olarak görünenin ardındaki gerçeğin/mutlak hakikatin arayışı onun estetik yolculuğunun da muharrik unsurudur. Ona göre görünenler dünyası, şiirinin da ana imgelerinden biri olan “perde”lerden ibarettir. Önemli olan bu perdelerin ardında saklı olan eşyanın hakikatine ulaşmaktır. Bu keşif yolculuğu çileli bir yolculuktur ve kaldırılan her perde şairi başka bir perdenin önüne getirmekten başka bir işe yaramaz. Tasavvuf anlayışındaki nefs basamaklarını andıran bu yapı bir sonraki nefs basamağına yükselişin gecikmesinde krizlere sebep olur. Tasavvuf yolculuğuna çıkmadan önce yaşadığı krizlerin kaynağı olarak meçhulü kurcalama şehvetini gösteren şair, bu yolculuk esnasında yaşadığı krizleri ise tasavvuf terminolojisindeki “hatarât” kelimesi ile karşılar. Tasavvuf yoluna giren herkesin yaşadığı bir hal olarak gördüğü bu ruh halinden ancak bir rehber eşliğinde –ki onun için bu rehber mürşidi Abdülhâkim Arvasi’dir- kurtulabilir. Bütün bu krizler çıkmış olduğu yolda tabi tutulduğu sınavlardır ve bu yolda ilerlemek için bu sınavları bir bir geçmek zorundadır. İster tasavvuf öncesi ister sonrası olsun, farklı şekillerde de olsa, bu krizler ömrü boyunca devam etmiş ve şiirini beslemiştir. Bu çalışmada şairin ontolojik huzursuzluğunun izleri, şiirinde takip edilmeye çalışılmış, eşya ve mekânla ilişkisi kullandığı imgeler aracılığıyla ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
This study intends to focus on the uncanniness of the place and the ontological uneasiness that are amongst the most important sources of the poems of Necip Fazıl Kısakürek who is considered as one of the leading poets of Turkish literature and known as including none of the literary groups. The images being the traces of the reflection of his experienced mood form his aesthetic plot as well. Kısakürek’s questioning the existence throughout his life paves the way to the ground of the ontological uneasiness. As a poet who lives on the edge, he does not prefer to respect to the mediocre boundaries. Instead, he would rather “seek” in the real world dominated by mediocre values/principles. He is a poet who is not contented with the visible; however, the permanent seeking for the truth/absolute reality behind the visible is his motivating factor of his aesthetical voyage. The realm of the visible, for Kısakürek, is made up of the “curtain” that is one of the main images of the poetry. It is important to be able to reach the object of the truth that lies behind these curtains. The exploration process is an enduring voyage and each curtain, as it is removed, carries the poem to another curtain. This process reminding the steps of “nafs”(self, ego) in Sufi literature causes the crises for delaying the elevation to the next step of “nafs”. Revealing the passion for probing the obscure that is the source of the crises he faces before he undertakes a journey of Sufism, the poet identifies the crises he faces during this imaginary journey with the word “hatarat” (dangers ideasj) in sufi terminology. He can cope with these crises which he sees it an acceptable mood for everyone on the way to Sufism in company with a mentor: Abdulhakim Arvasi. These entire crises are the spiritual tests on his way and he must pass the tests one by one in order to go on the way. Even though they differ before or after the Sufism, these crises continue throughout his life and feed his poems. This study aims to analyze the traces of Kısakürek’s ontological uneasiness and its engagement with the object and the place by the way of images he uses in his poems.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.