Yeni Toplumsal Hareket Teorileri Üzerine Bir Değerlendirme

Author:

Number of pages:
415-432
Language:
Year-Number:
2015-Volume 10 Issue 14

Toplumsal hareketler, toplumsal değişimi destekleyen ya da engelleyen ve bu yönleriyle de toplum üzerinde kalıcı etkilere sahip olan kolektif davranış biçimleri arasında yer almaktadır. Toplumsal hareketlerin kökeni eskilere dayanmakla birlikte genel olarak modern toplumlarda yaygınlaşmıştır. Endüstriyel toplumlar ve post endüstriyel toplumlarda birçok mesele toplumsal hareketlerin konuları arasına girmiştir. 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başları süresince toplumsal hareketlerin sınıf temelli yorumları itirazsız kabul görmüştür. Ancak 1920’lerde ve 1930’larda Avrupa’daki milliyetçi hareketlerin yükselişi ile sınıf yorumuna karşı itirazlar başlamıştır. Bir grup teorisyen, sınıfsal sınırların ve kimliklerin yıkılması sonucu kitleselleşme ve atomize olmuş insan kitlelerinin oluşumundan söz ederken, diğer bir grup teorisyen sınıfsal bakış açısını koruyarak bu görüşe itiraz etmiştir. Tartışmalar II. Dünya Savaşı süresince devam etmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren toplumsal hareketler konusundaki asıl vurgu sınıftan, sınıfa dayalı toplumsal hareketlerden kimlik ve kültür ekseninde tanımlanan yeni toplumsal hareketlere kaymıştır. Bu dönüşümde Avrupa ve Amerika’da başlayan çevreci, etnik, feminist, yerel özerklik hareketleri önemli ölçüde etkili olmuştur. Ortaya çıkan değişimin klasik sosyolojik perspektifle açıklanamayacağı, yeni teorik yaklaşımların gerekli olduğu savunulmuştur. “Eski toplumsal hareketler”e karşı “yeni toplumsal hareketler” olarak ele alınan bu yaklaşımlar devletin, sivil toplumun, kamusal alanın, özel alanın sınırlarını tartışmaktadır. Yeni toplumsal hareketlerin yükselişi kapitalizmin gerçekleşme seyri ve gelişme alanlarıyla yakından ilişkilidir. 1970’li yıllardan itibaren küreselleşme ve neoliberal politikaların uygulamaya konulması, yeni dünya düzeni, toplumsal hareketlerin ortaya çıkış nedenlerini, katılımcılarının özelliklerini, örgütlenme biçimlerini, hedeflerini değişikliğe uğratmıştır. Önceki sınıf temelli olan ve iktidarı ele geçirerek dönüştürme hedefine sahip toplumsal hareketler yerini kimliğe dayalı olan ve kültürel alanın değişimini hedef olarak alan, kimlik yöneliminin, farklılıkların ağır bastığı, katılımcılarını yeni orta sınıfın oluşturduğu yeni toplumsal hareketlere bırakmıştır. Günümüzde farklı coğrafyalarda, Chicago’dan, Prag’a, Seattle’dan Güney Afrika’ya birçok radikal protesto eylemleri yapılmaktadır. Farklı meselelere yönelik bu hareketler, anti kapitalist karakterde, çok uluslu ve kıtalararası birliktelikler biçiminde gerçekleşmektedir. Çeşitlilik gösteren yeni toplumsal hareketlerin etkileri ve aktiviteleri post materyalist değerlere sahip ülkeler arasında da farklılaşabilmektedir. Dolayısıyla bu hareketlerin daha iyi anlaşılabilmesi ve geleceğe ilişkin tahminlerde bulunulabilmesi için eski ve yeni teoriler birlikte tarihsel süreç içindeki farklılıkları ve benzerlikleri göz önüne alınarak analiz edilmelidir.

Keywords


Social movements are one of the collective forms of behaviours which either support or prevent social change and with this aspect have permanent effects on the society. Social movements have become widespread in modern societies though it dates back to old times. In the industrial and post-industrial societies many issues had been included in the subject of social movements. Towards the end of the 19th century and within the beginning years of the 20th century, class based interpretations of social movements would be acknowledged without any refusal. However, in the 1920s and the 30s, with the rise of the nationalist movements in Europe, objections were raised against class based interpretation. While a group of theoreticians talked about formation of atomized human masses and massification as a result of destruction of class borders and identities, the other group of theoreticians objected this outlook by maintaining class perspective. The main stress on the social movements since the 1960s has moved from class, class based social movements to the new social movements defined within the axis of identity and culture. Ecologic, ethnic, feminist, locality movements which started in Europe and America have been quite influential in this transformation. It has been argued that the emergent change could not be explained with classic perspectives of sociology and new theoretical approaches were required. These approaches defined as “new social movements” against “old social movements” discuss the borders of state, civil society, public and private spaces. The rise of new social movements is closely related with realization process and development fields of capitalism. Since the 1970s, the application of neoliberal policies and globalization and new world order have altered the causes of the social movements and qualities of its participants and their targets and forms of organization. Social movements which previously were class based and aimed for occupying and then transforming the power were replaced with the new social movements which target the cultural field as the address of the change, which are shaped by identity tendencies and dominated by plurality, and which are formed mainly by the middle class. Today, from Chicago to Prague, from Seattle to South Africa there are many radical protests. These movements aiming for different matters have been realized within anti-capitalist, multinational and intercontinental character. The effects and the activities of various new social movements can also be differentiated in the countries with post-materialist values. Therefore, in order to have a better understanding of these movements and to anticipate future, new and old theories should be analysed together paying attention to similarities and differences within historical process.

Keywords

Article Statistics

Number of reads 7,531
Number of downloads 1,071

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.