İlkel insan topluluklarının dünyayı ve zamanı anlama ve anlamlandırma çabasının bir sonucu olan Mit “myth”, günümüze dek, gerçekliğini koruyan kavramlardan bir tanesidir. Kökleri dinler öncesi tarihe dayanan bu kavram, hem ortaya çıkış süresi, hem de kapsadığı alan bakımından gündemdeki yerini ve önemini korumaktadır. Ancak, bütün araştırmacıların üzerinde uzlaştıkları bir mit tanımı olduğunu söylemek zordur. Buna rağmen pek çok mit tanımının olduğunu da söylemek gerekir. "Mit” sözcüğü Eski Yunan dilinde söz "logos" ve "epos" sözcükleriyle karşılanmaktadır. Tarihin derinliklerinde üretilmiş bilgi ve düşünceleri içlerinde gizleyen belgeler niteliğindeki mitler, toplumbilimciler ve din tarihçileri arasında yaygın olan “kutsal gelenek”, “en eski vahiy”, “örnek gösterilecek model” anlamında da kullanılır. Kimi araştırmacılara göre bu kavram “olay, fable, fiction” karşılığında kullanılmış olsa da, ilkel insana göre “Mit”in esas manası, “gerçek hikâye” hepsinden de öte “sahip olunan çok değerli şeyler, kutsal ve manalı olandır” şeklinde tarif edilir. Bir başka tanıma göre ise mit, “tabiat varlıkları ile olaylarına, kişilik vermek sureti ile anlatma şeklidir.” Kimilerine göre de, kelimenin aslı Yunancadır. Anlamı da “söz”, “öykü”dür. “Mit”e yönelik bu anlamlandırma çabası, günümüzde bir bilim dalı olarak “Mitoloji”nin temelini teşkil etmiştir. Ancak, mitoloji kavramının anlam kaymasına uğrayarak, bir bilim dalı olmanın ötesinde “Mit” kavramına karşılık kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Mitler önemli ölçüde ayin, tören üzerine temellenirler. Meselâ, yetişkinliğe giriş merasimlerinin önemli fonksiyonları bulunmaktadır: Bunlar, geleneğin ilkel toplumlardaki olağandışı gücünün ve anlamının ayin biçiminde dramatik ifadesidir; ayrıca bu güç ve anlamı her kuşağın belleğine kazımaya da yararlar; aynı zamanda da, soyun öğretisini aktarmak, geleneğin sürekliliğini sağlamak ve soyun birliğini korumak için son derece etkili bir araçtırlar. İlk zamanlar sözlü gelenekle kuşaktan kuşağa aktarılan mitler, zamanla ozanlar, şairler, misyonerler, seyyahlar vb. kimseler tarafından yazılı metinler haline dönüştürülmüşlerdir. Milletleri millet yapan bir dizi etmenlerin başında mitolojinin gelmesi, onun gizli bilgi kaynağı, eski insan düşünce tarzı olmasından ve kendini yaşadığı dünyada bulmasından dolayıdır. Mitolojik öğeler zamanla değişir ancak tamamen kaybolmazlar. Her milletin milli tefekkürünün, milli psikolojisinin, kendine has özelliklerinin ilk kaynağı mitolojidir. Hiç şüphe yok ki, her milletin kendine özgü geçmişten gelen mitleri vardır. Dünya üzerinde halen varlığını devam ettiren veya zaman içinde yitip giden milletler düşünüldüğünde çok sayıda mitin varlığından söz edilebilir. Bu zenginlik mitolojiye geniş bir inceleme alanı sunmaktadır. Geçmişten bugüne yaşanan savaş, göç benzeri toplumsal olaylar, insanlar arasında bir etkileşime yol açar. Bu etkileşimin her türlü sonuçları mitlere de yansır. İncelendiği zaman farklı milletlere ait mitler arasında pek çok ortaklıkların olduğu görülecektir. Bugün çeşitli toplumlar üzerinde yapılan araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda, mitlerin farklı özelliklerinin yanı sıra, önemli ölçüde benzerlikler gösterdikleri gözden kaçmaz. Bu ortak özellikler aynı zamanda mitlerin toplumlar arası kültürel bir geçişin olduğuna birer delil niteliğindedir. Bizde, Tanzimat döneminde Batıyla olan etkileşimle birlikte Yunan ve Latin mitolojilerinin de edebiyatımıza girmesine ortam sağlanır. Daha çok çeviri yoluyla edebiyatımıza giren mitolojik eserler, küçük de olsa yerli yapıtlar tarafından da desteklenir. Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Telemak”, ilk çeviri roman olmasının yanı sıra bizdeki ilk mitolojik eser olması bakımından da önemlidir. Bununla birlikte Nabizâde Nazım’ın ve Şemsettin Sami’nin Esatir adlı yapıtları, Şinasi, Ziya Paşa, Ahmet Vefik Paşa gibi şairlerin de çeviri ağırlıklı eserleri bu dönemin belli başlı mitolojik eserlerini oluşturur. Mitolojik eserlere yönelik bu çevi
The word “myth” which is a result of primitive human groups’ efforts to understand and make sense of the world and time is one of the concepts which has preserved their facticity to this day. This concept whose origins date back before the emergence of religions still maintains its validity and importance in terms of both its appearance duration and the area it covers. However, it is difficult to state that there is a myth definition on which all researchers agree. The word “myth” corresponds to the words of "logos" and "epos" in Ancient Greek. Myths which are of testimonial quality to the knowledge and ideas produced in the depths of history are commonly used as “sacred tradition”, “the oldest revelation” and “model to be held up as example” by sociologists and historians of religion. Even though this concept has been used for “event, fable, fiction” according to some researchers, the actual meaning of “myth” is defined as “real story” and, most of all, “possessed valuable things, the one that is scared and meaningful”. According to another definition, myth is “a form of storytelling by giving personalities to natural assets and events”. According to some, the origin of the word derives from Greek and its meaning is “word”, “story”. This effort of making sense which is directed towards “myth” has constituted the basis of “mythology” as a scientific discipline. However, it goes without saying that upon semantic shift, the concept of mythology has come to used for the concept of “myth” beyong being a scientific discipline. Myths are based on rituals and ceremonies to a considerable extent. For instance, transition ceremonies to adulthood have important functions. These are the dramatical expression of tradition’s extraordinary power and meaning in primitive societies performed as rituals; in addition, they are useful for imprinting this power and meaning to the minds of all generations; and they are also very effective instruments for communicating the bloodline’s teaching, maintaining the tradition’s continuity and protect the unity of the bloodline. Myths which have been handed from generation to generation through oral tradition at first have been transformed into written texts by bards, poets, missionaries, travellers etc. in time. The reason behind the fact that mythology is one of the main factors which makes nations as they are lies in their quality of being the mentality of ancient people and its existence in the world they live in. Mythological elements change in time but do not disappear completely. The first source of all nations’ national reflection, national psychology, its idiosyncracies is mythology. There is no doubt that all nations have distinctive myths originating from the past. Considering the nations which still maintain their existence in the world or have disappeared in time, the existence of a large number of myths can be talked about. This wealth presents a wide area of investigation to mythology. Social events which have been experienced from past to present, such as war and exodus, lead to interaction between people. All kinds of results of this interaction are reflected on myths. It is observed that there are many similarities between the myths of different nations. Considering the studies conducted today on various societies, it does not escape one’s attention to that myths exhibit considerable similarities as well as different characteristics. These common characteristics are the proof that myths have a cultural transition between societies. The interaction with the West in the Tanzimat Reform Era provided an environment for Greek and Latin mythologies to enter our literature. The mythological works which have entered our literature mostly via translation are also supported by native works albeit in small number. Telemak which Yusuf Kamil Paşa translated Fénelon is important in terms of being the first mythological work in country as well being the first translated novel. In addition
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.