Yahya b. Habeş es-Sühreverdî’de Marifet Anlayışı

Author:

Number of pages:
291-312
Language:
Year-Number:
2015-Volume 10 Issue 10

Çoğu zaman ilim kavramının yerine kullanılan marifet kavramı, ilimden daha hususî bir anlam taşır ve genellikle vasıtasız bilgiyi, sezişi/sezgiyi, kalbî bilgiyi ifade etmek için kullanılır. İlim, mutasavvıflarca iki kısım altında işlenmiştir. Çalışılarak elde edilen kesbî ilim ve Allah tarafından kuluna verilen vehbî ilim. Tasavvuf düşüncesinde vehbî ilimden kasıt marifet olarak isimlendirilen ilimdir. Marifet, sezgiye dayalı bir ilim anlayışıdır. Bu ilim ancak yaşayarak ve iç tecrübe ile elde edilen bir ilimdir. Tefekkürden doğan marifet, sûfîlerin rûhânî hâlleri yaşayarak, manevî ve ilâhî hakikatleri tadarak iç tecrübe ile vasıtasız olarak elde ettikleri ilimdir. Marifet ilmi, yalnızca kitap okumayla elde edilmez; ezberlemeye ve mantıkî önermelere dayanmaz. İfadeye dökülmesinin imkânsızlığı ve önermelere dayanmayışı sebebiyle bu ilmi, tahkik ve ispata imkân yoktur. Bu sebeple bu bilgiye sırrî bilgi de denir. İçinde bulunduğu atmosfer, Sühreverdî’nin ortaya koyduğu işrâk felsefesinin onun zihin dünyasında şekillenmesinde, işini kolaylaştıran bir zemin hazırlamıştır. İşraki felsefenin özü mesabesinde olan “nûr ilmi”ni açıklarken Sühreverdî, yeni bir şey söylediği iddiasında değildir. Bu ilmin unsurları, batıda Platon, Hermes, Empedokles, Pisagor, Agathadaimon, Asclepius, Aristo ve başkalarında; doğuda, Jamasp, Farashaustra, Buzurjumhr, Zerdüşt ve başkalarında her zaman mevcut idi. İfade ve ıstılah farklılıklarıyla birbirlerinden ayrılsalar da bu bilgilerin tamamı, ilk olarak Hermes’e keşf olmuş ve ondan Bestamî ve Hallâc’a intikal etmiştir. Bu silsilenin son halkası olan Sühreverdî de külli ve ebedi hikmetten pay almıştır. Sühreverdî, çoğu fikirlerinin teşekkülü için Müslüman filozoflara, özellikle de İbn Sina’ya çok şey borçludur. Bunun ötesinde sûfî olduğu kadar filozof da olan ya da daha yerinde bir ifadeyle hakîm-i müteellih olan Sühreverdî, doktrinlerini temellendirmek için, kendisinden önceki sûfî üstatlar silsilesinden büyük oranda istifade etmiştir. Özellikle de sık sık bahsettiği Hallâc’tan ve nûr doktrininde, Mişkatü’l-Envâr’ın yazarı Gazâlî’den çok şey almıştır. Sühreverdî’nin işrâk felsefesini oluşturmada kuşkusuz en önemli dayanaklarından olan Kur’an ve Sünnet de onun düşünce sisteminde büyük önemi haizdir. Epistemolojik açıdan işrâk kavramı, akıl yürütmeye veya bir bilgi vasıtasına gerek kalmadan bilginin doğrudan içe doğması, iç aydınlanma, keşf ve zevke (manevi tecrübeye) dayanan bilgi için kullanılır. Bu ifadelerden yola çıkarak bu düşüncede işrâkın, hem keşfi hem de zuhuru ifade ettiğini söyleyebiliriz. Güneşin, işrâkı ile eşyanın görünmesine imkân vermesi gibi manevi işrâk yahut sezgi de insana birçok bilgiyi (marifeti) ilham yoluyla verir. Sühreverdî, Meşşaîlerin, bilginin mahiyeti bakımından mutlak ve gerçek olduğuna ve eşyanın hakikatinin nazar ve istidlal yoluyla bilinebileceği şeklinde özetlenebilecek epistemolojilerine karşı çıkar. Ona göre nazar ve istidlal yalnız eşyanın vasıflarını saymaya yetebilir. Cismin ne olduğunu bile bildiremez. Öyleyse eşyanın hakikatini anlamanın tek yolu mükâşefedir. Fakat o, nazar ve istidlalin kıymetini de tamamen inkâr etmez. Ancak nazar ile mükâşefenin kıymetlerini yerine göre tayin etmenin gerekliliğini beyan eder. Sühreverdî, sûfîlerin dünyevi alakalardan soyutlandıktan ve hikmet ehlinin yollarına sülûk ettikten sonra “nûr”un kaynağına ulaştıklarını ifade eder. Bu bağlamda Sühreverdî, felsefi tasavvufun ilk kurucularından sayılan Zünnûn, Bistamî, Hallâc gibi sûfîleri, kendi ıstılahı ile müteellih hakîmlerden saymıştır. Bu, nazari hikmetin keşf ve şuhudla birleşmesiyle hikmete ulaşılabileceği anlamına gelir. Sühreverdî’ye göre, yalnız kalp ve işrâk yoluyla hakikate erişilebilir. Bu da yüksek âlemde insanın beden heykeline veya nefsine akseden nûrun bir şuur aydınlığı meydana getirmesiyle olur. Biz eşyayı onunla kavrarız. Bu nûr ile hâsıl olan bilgi, insanüstü bir bilgidir. Çünkü bu nûr Allah’tandır. Ona sahip olan kimse varlıklara ve olaylara hükmedebilir

Keywords


In our study, all of the known works of Suhrawardî are reviewed. In this sense, limits of our study are Suhrawardi's thoughts associated with wisdom. Yahya b. Habash's ideas other than the subjects of wisdom and the philosophy of knowledge are not included in this work. The concept of wisdom, which is generally used interchangeably with the concept of knowledge, carries a more specific meaning than the latter, and it is used to mean direct knowledge, perception/intuition and knowledge by heart. Knowledge is

Keywords

Article Statistics

Number of reads 1,047
Number of downloads 581

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.