Edebiyat, toplumun siyasi, sosyal, ekonomik alanlarda karşı karşıya kaldığı problemleri farklı türlerle, farklı biçimlerde yansıtır. Türkiye’de 1930’lu yıllarda yoğunlaşan eski-yeni tartışmalarının ortasında kalan, zihnindeki yeni hayat arzusunu romanlarında kurmaya çalışan yazar, kimi zaman toplumcu gerçekçi bir yol izlemiş kimi zaman da birey psikolojisini öne çıkararak, bireyin gelenek karşısındaki duruşunu, toplumla çatışmasını anlatma yoluna gitmiştir. Modern hayatla birlikte bireyin karşı karşıya kaldığı bir problem olarak ortaya çıkan “yalnızlık” ve “yabancılaşma” gibi hâller, romanımızda ilk kez Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyen yıllarda, psikolojinin ve psikanalizin kavramları da kullanılarak yoğun biçimde işlenmiştir. Modern hayatın büyük bir sorun olarak gündeme getirdiği bireyin yalnızlığı, edebi eserlere de yansımış, bazı roman kahramanlarının “yeni dünya” arayışına zemin hazırlamıştır. Bu arayış, Fahim Bey ve Biz romanında olduğu gibi, bireyin kendi iç dünyasına yönelmesi ya da Yalnızız romanındaki gibi Simerenya tarzı “ütopik” bir dünya tasavvuru biçiminde ortaya koyulurken; Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında olduğu şekliyle, bireyin, içinde olmaktan çoğu zaman zevk aldığı, gerçekle hayal arasında var olan “büyülü” bir dünya hâline gelmiştir. Buna bağlı olarak bu yazıda “yalnızlık” ve “yalan” kavramlarının Fahim Bey ve Biz, Yalnızız ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanlardaki görünümleri; yazarlarının ve roman kahramanlarının bu kavramlara yükledikleri anlamlar ve bunların birbiriyle ilişkileri ele alınmıştır.
Literature reflects the problems that society face with in political, social and economical areas in different forms. In Turkey, the writer, who finds himself between old-new discussions-which increased in 1930s-, tries to establish his new life desire in his novels, sometimes follows a socialist and realistic way and sometimes puts forward i
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.