Türk Kadınının Seçme Ve Seçilme Hakkını Kazanması Ve Basın

Author:

Number of pages:
525-559
Language:
Year-Number:
2014-Volume 9 Issue 7

Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olmak için uzun süre mücadele ettiler. 20. yüzyıla gelinceye kadar kadınların siyasal ve toplumsal hayattaki rolleri kapalı ve sınırlıdır. Kadınların kamusal hayata girerek siyasi haklarını kazanması ancak demokrasi, insan hakları ve eşitlik kavramlarının gelişmesi ile olmuştur. İslam öncesi Türk toplumunda Türk kadınları toplumda erkekleri ile eşit rol üstlendi. Osmanlı Devleti’nde özellikle Tanzimat devrine kadar İslami kuralların katı yorumları yüzünden kadınlar bu haklarını kullanamadılar. Türk kadını politikaya ilgi duymaya Osmanlının son döneminde özellikle de II. Meşrutiyet döneminde başladı. Fakat bu ilgi henüz siyasal haklara ulaşma düzeyinde değildi. Bu dönemdeki kadın hareketinin amacı kadınların toplumsal ve ekonomik yaşamın içinde yer almasını sağlamaya yönelikti. Kadınlar bu dönemde dernek ve cemiyetler kurarak örgütlenmeye başladılar. Meşrutiyet kadını basınla da ilgilenmeye ve siyasi haklarını talep etmeye başladı. Fakat toplumun geleneksel ve ataerkil yapısı kadınların önünde engel olarak belirdi. Bu dönemde kadının statüsünde önemli değişiklikler olmadı. Ancak Türk kadınının değişiminin ilk adımlarının da bu dönemde atıldığı unutulmamalıdır. Türk kadınının kaderini Cumhuriyet devri değiştirdi. Mustafa kemal Atatürk ve Cumhuriyet aydınları kadın haklarına saygı gösterdiler ve bir dizi radikal reform gerçekleştirdiler. 1926’da kabul edilen Medeni Kanun ile Türk kadınına ekonomik ve sosyal hakları verildi. 1930lu yıllara kadar siyasi haklar konusunda bir gelişme yaşanmadı. Kadınlara politik hakları 1930lardan itibaren verildi. Atatürk’ün kadınların siyasi hakları ile ilgilendi ve Türk kadınına önce 1930’da belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verildi. Sonra 1933’de köy muhtarı ve ihtiyar heyeti seçimlerine katılma hakkı kazandılar. 5 Aralık 1934’te kadınlar parlamentoya katılma hakkı kazanmayı başardılar. Sonunda demokrasinin önemli bir aşaması tamamlanmış oldu. Kadınlar seçme ve seçilme hakkını ilk kez 1935 seçimlerinde kullandılar ve 17 kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmeyi başardı. Kadınlara seçme seçilme hakkı verildikten sonra yapılan bu seçimlerde Türkiye parlamentodaki kadın mebusu oranı itibariyle parlamentosunda kadın mebus bulunan ülkeler arsında en üst sıralarda yer alıyordu. Fakat ilerleyen yıllarda Türk kadınının siyasal temsilinde ciddi düşüşler yaşandı. 1935’te Meclisteki kadın milletvekili oranına ancak 2007’de tekrar ulaşılabildi. Türkiye günümüzde kadının siyasal temsilinde dünyadaki pek çok ülkeden daha geridedir. Hatta maalesef kadın haklarını Türkiye’den çok sonra tanımış az gelişmiş ülkelerden daha geride olmaya devam etmektedir. Türk kadınının Cumhuriyetin ilk yıllarında siyasi haklarını Atatürk’ün liderliğinde pek çok gelişmiş ülkedekilerden daha önce aldığı muhakkaktır. Türkiye’de pek çok yazar Türk kadınının bu hakları elde etmek için hiçbir çaba göstermediğini ileri sürmektedir. Fakat Türk kadınının II. Meşrutiyet döneminden başlayarak Cumhuriyetin ilk yıllarında devam ettirdiği mücadeleyi görmezden gelmektedirler. Ayrıca kadınlar 1935’e kadar Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirilen tüm seçimlerde seçme ve seçilme hakkını almak için girişimde bulunmuşlardır. Fakat Cumhuriyetin ilk yıllarındaki siyasiler kadınların henüz yeterli olgunluğa ve yeterliliğe ulaşmadığını düşünmektedirler. Kadınlara yeterli olgunluğa ulaşıncaya kadar beklemelerini tavsiye etmektedirler. Diğer yandan bu dönemde iktidar partisi olan CHF dışında örgütlü siyaset yapabilecek oluşumların ortaya çıkmasına izin verilmediği de bilinmelidir. Türk kadını batıdaki hemcinsleri gibi siyasi haklarını kazanmak için örgütlü mücadele yürütmemiştir. Ama söz konusu şartlar altında bu normal karşılanmalıdır. Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, İnsan hakları, Kadın hakları, Seçme ve seçilme hakkı, TBMM

Keywords


Women’s struggle for equal rights with men has a long process of evolution. The role of women in political and social life was restricted and controlled until the 20th century. Women’s achieving the right to enter public life was valued by the community only as the natural extension of the development of the concepts of democracy, human rights, and equality. Turkish women got equal rights with men had before Islam. In the Ottoman Empire, especially until the Tanzimat period, the strict interpretation of Islamic rules prevented women from using these rights. Turkish women started to show an interest in politics during the late Ottoman years, especially during the Second Constitutional Era, but this interest was not yet in the form of gaining political rights. During this period, the aim of the women’s movement was to bring women into social and economic life. To achieve this, women established constitutional organizations. In the Second Constitutional Era, Ottoman women gained the attention of the press and claimed their political rights. But there were many obstacles in front of the women’s movement, such as the traditional and patriarchal structure of society. During this period, no large-scale change was achieved in the status of women. However, this period marked the beginnings of change. The Republican Era saw a significant change in the destiny of Turkish women. Mustafa Kemal Ataturk and Republican intellectuals showed respect for women’s rights, and radical reforms were made. Social and economic rights were given to Turkish women by civil law in 1926. Until the 1930s there were no attempts to change women’s political rights. Political rights were given to women from the 1930s onwards. Ataturk recognised women’s political rights, and as a first step, politicians gave women to right of elect and to be elected in municipal elections. In 1933, women possessed the right to elect and to be elected as mukhtar and board of oldermen elections. And on 5th December 1934, women succeeded in participating in parliamentary elections. This marked the culmination of an important stage of democracy. Women used their right to elect and to be elected for the first time in the 1935 elections, in which 17 deputies were elected in the Turkish Grand National Assembly. After Turkish women gained political rights, Turkey, with its high proportion of female deputies, was one of the top countries in this respect. But in the following years, a dramatic turndown was seen in the political status of Turkish women. The ratio of female to male deputies achieved in 1935 was only repeated in the 2007 elections, and today, the number of women participating in parliament in Turkey remains below the world average. Furthermore, Turkey ranks below some underdeveloped countries which granted their women political rights much later than in our country. It is true that Turkish women gained political rights under the leadership of Ataturk in the early Republican years, ahead of many developed countries. In Turkey, many intellectuals have claimed that Turkish women earned these political rights without any particular effort. But in doing so, they do not give credit to women’s attempts which started the Second Constitutional Era and continued in the Republican years. Women also tried to take the political initiative in elections before 1935, during the Republican era. However, early Republican politicians believed that women were inadequate and not ready for such changes, so they recommended that women wait until they were ready. Furthermore, there was no real environment for constituting political organizations, except for a political party known as the CHF, which came into power. Turkish women did not organize themselves and struggle to take political rights like women which lived in Western countries. However, given the circumstances mentioned, this behaviour is accepted as normal.

Keywords

Article Statistics

Number of reads 11,812
Number of downloads 718

Share

Journal of Turkish Studies
E-Mail Subscription

By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.