Bu çalışma, Toni Morrison’un Cennet isimli yapıtında kurguladığı Ruby köyündeki, kölelik zincirlerinden yeni kurtulmuş siyahî erkeklerin iktidar sevdası ve güç tutkusu ile kendi kadınlarına ve gençlerine, daha sonra ise köyün yakınlarındaki Manastır’da yaşayan kadınlara yönelik tutumların 15. yüzyılda Avrupa’da başlayan cadı avları ile nasıl bir benzerlik içerisinde olduğunu gözler önüne sermeyi amaçlar. Özgür ve huzurlu bir yaşama kavuşmak amacıyla kurdukları köylerinde yeni bir iktidar biçimi geliştiren erkekler, ataerkil tutum ve davranışlarla yaşadıkları cenneti sonunda kadınlar için cehenneme dönüştürürler. Yarattıkları cennet bir süre sonra yalnızca kendilerine ve saf kan iktidarlarına yönelik bir cennete evrilir. Kadınlar ve gençler üzerinde kontrol sahibi olma yarışının ve geleceği kendi kurallarıyla biçimlendirmeye çalışmanın sonucunda köyde bazı değişimler başlar ve erkekler bunu yozlaşma ve çürüme olarak adlandırır. Manastır’da yaşayan ve hayatları boyunca o veya bu şekilde örselenmiş, hırpalanmış veya aşağılanmış kadınları bir erkeğe ihtiyaç duymaksızın, rahat ve dayanışma içinde yaşamalarından ötürü cadılıkla ve bir takım doğaüstü güçlere sahip olmakla suçlarlar. Saf kan ailelerden gelmekle övünen bazı erkekler, köylerinde meydana gelen can sıkıcı gelişmeleri onların lanetine bağlarlar. Kendi günahlarını, yanlış tutumlarını, hatalarını ve köylerindeki kötü gidişatı kadınların bağımsız ve özgür yaşamlarına bağlayarak, kendilerini suçlamayı reddeder ve üzerlerindeki sorumluluktan kurtulmaya çalışırlar. Bu durum ise köyde yaşayan sekiz saf-kan ailenin erkeklerinin Manastır’da yaşayan kadınlara yönelik bir nevi cadı avı başlatmasıyla sonuçlanacaktır.
This paper aims to reveal how the attitudes of ex-slave black men in Ruby fictionalized by Toni Morrison in Paradise against their women and young people and then the women in the Convent near Ruby with ambition for power resemble to the witch hunts in the 15th century in Europe. The men developed a new kind of dominancy in their village founded to have a new, free and peaceful life turn this fake paradise into a hell for women because of patriarchal attitudes and behaviors. After a while, this paradise evolves into a paradise for only men and their full-blooded power. In consequence of the race of having control over women and young people and efforts to shape the future according to their own rules, some changes perceived as corruption and degeneracy by men come up. Living in the Convent, women who are offended, beaten or humiliated in one way or another are blamed to be witches and to have some supernatural forces because they live in peace together and in solidarity without any need to men. Some men who are pride of coming from full-blooded families tie some troublesome developments in these women. Relating their own sins, wrong attitudes and mistakes and bad progression in the village to the women’s free and independent lives, these men refuse blaming themselves and try to get rid of their responsibilities. This situation ends up with the men of eight full-blooded families launch a witch hunt against the women in the Convent.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.