Bu makalede James Joyce’un “Eveline” başlıklı kısa hikâyesiyle Murathan Mungan’ın “Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi” başlıklı kısa hikâyesi arasındaki ilişki üzerinde durulmaktadır. Bu iki hikâye mukayese edildiğinde; tema, üslup, anlatı tekniği, yapı, kadın baş kahramanların öykü dünyaları, olay örgüsü, metaforun ve metoniminin cinsiyet çağrışımları oluşturacak şekilde kullanılması vb. açısından benzerlik gösterdikleri görülmektedir. Her iki hikâye de kadın baş kahramanların bakış açısından, üçüncü şahıs anlatısı olarak yazılmıştır. “Eveline”de geçmiş ile gelecek arasında tercih yapmakta zorlanan genç bir kadının portresi çizilmektedir. Eveline, eskiye dair anılarını düşündükten ve annesi ölmeden önce ona evi elinden geldiği kadar ayakta tutacağına dair verdiği sözü hatırladıktan sonra nişanlısıyla Buenos Aires’e kaçmak yerine evinde kalmayı tercih etmiştir. Benzer şekilde “Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi” hikâyesinde de aldığı evlilik kararıyla ilgili düşüncelere dalan Nurhayat isimli genç bir kızın portresi çizilmektedir. Nurhayat, bu düşünceler esnasında, annesinin bu erken evlilik kararıyla ilgili uyarılarını hatırlamış ve bir başka erkeğe “aşk benzeri” duygular hissettikten sonra, annesinin haklı olduğuna ve aşina olmadığı bu dünyanın ürkütücü olduğuna kanaat getirmiştir. Her iki hikâyenin kadın baş kahramanları da bilinmeyen bir dünyanın getirdiği endişe yerine mevcut durumlarının verdiği güveni tercih etmişlerdir. Dolayısıyla içinde bulundukları dünyadan dışarı çıkmayı başaramamış ve metoforik boyuta ulaşamayarak sadece metoniminin kölesi olarak kalmışlardır.
This paper focuses on the relationship between James Joyce’s short story “Eveline” and Murathan Mungan’s short story “Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi”. When comparing these two stories it is seen that there are many similarities in terms of theme, style, narrative technique, structure, the storyworlds of the heroines, plot, the use of metaphor and metonymy as indications of gender etc. Both of the stories are written as third person narratives from the point of view of the female protagonists. “Eveline” portrays a young woman who is unable to make a decision between past and future. After contemplating about older memories and remembering of her promise to keep the home together as long as she could before her mother died Eveline decides not to leave so she prefers to stay at home instead of eloping with her fiancé to Buenos Ayres. Similarly, “Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi” portrays a young woman called Nurhayat who contemplates about her marriage decision. During this contemplation, she remembers her mother’s warning about this early decision of marriage and after feeling something “like love” for someone else, she realizes that her mother is right and that this unknown world is very frightening for her. Both protagonists of the stories prefer the safety of the existing situation rather than the fear of an unknown world. Thus they are unable to move from their existing world and unable to reach the metaphorical dimension so they just remain as the servants of metonymy.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.