Osmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okulu olan “Sanayi-i Nefise Mektebi” 1883 yılında Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak eğitim hayatına başlamıştır. Güzel sanatların (özellikle heykel) Müslüman toplumunda yeni yeni kabul görmeye başlandığı bir süreçte, mektebin öğrencileri de ağırlıklı olarak, gayrimüslimlerden oluşmuştur. Henüz kız öğrencilerin güzel sanatlara alınmadığı bir dönem olduğu için de bünyesinde yalnızca erkek öğrencilerin bulunduğu okul; resim, heykel, mimarlık ve gravür gibi dört ana bölüm düşünülerek açılmıştır. Ancak gravür bölümü, hoca bulunulamaması nedeniyle geç açılacaktır. Osmanlı’da özellikle II. Meşrutiyet sonrası, kız öğrencilerin de yüksek öğrenimde okumalarına karar verilmiştir. Tarihler 1914 yılını gösterdiğinde, kızlar için de bir yüksek okul açılmış ve “İNAS SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ-KIZ GÜZEL SANATLAR OKULU” adıyla eğitim hayatına başlamıştır. Kız öğrencilerin, güzel sanatlar alanında eğitim görüp, kendini geliştirmesi amacıyla açılan bu okulda; resim bölümü dışında heykeltıraşlık bölümü de kurulmuştur. Böylelikle, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk kadın heykel sanatçıları yetişmiş olacaktır. 1917 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ve İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, müze müdürlüğünden ayrılarak Maarif Bakanlığı’na bağlanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin bir arada eğitim görmesi ise, 1923 yılında başlamıştır. Dolayısıyla kız heykel bölümü öğrencilerinin İnas Sanayi-i Nefise Mektebi ile başlayan eğitim hayatları, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüşen Sanayi-i Nefise Mektebi’nde devam etmiştir. Birleşen Güzel Sanatlar Okulunda eğitim gören en önemli kadın heykeltıraşlar; Sabiha Bengütaş, Nermin Faruki gibi isimlerdir. Okulda, belli bir süre misafir öğrenci olarak eğitim gören isimler de olmuştur. Bu isimlerden bilinen en önemlileri; Melek Celal Sofu, İraida Barry ve Mari Gerekmezyan’dır. Bir araya gelerek, haklarında konuşulabilecek üç zorlu konu; Osmanlı, heykel sanatı ve kadın sanatçılar… Kadın sanatçılara önem verilmediği bir dönemde, ön plana çıkmayı başarmış olan ilk kadın heykeltıraşlar… Ve devamında Cumhuriyet Türkiye’sine geçildikten sonra, bu öncü isimleri takip edenler sayesinde heykel sanatında yaşanılacak bir gelişim sürecinden bahsedilebilecektir. Günümüz heykel sanatına gidilen yolu, bu birkaç cümle ile özetlemek mümkün olmaktadır.
As The first School of Fine Arts of The Ottomon Empire “Sanayi-i Nefise Mektebi-school of fine arts” began to the word of training underlying to Archeology Museum in 1883. At a period that fine arts (especially sculpture) newly started to gain acceptance among Muslim community, students of the school mostly consisted of non-muslims. Since it was a period that were not accepted by school of fine arts, embodying only male students, the school consisted of four main departments:painting, sculpture, architecture and engraving. However, the engraving department was opened lately because no instructors were found. In Ottoman Empire, especially after the second Constitutional Monarchy, girls were allowed to study at colleges, in 1914, a college was founded for girls and started to education under the name of “INAS SCHOOL OF FINE ARTS-GIRLS FINE ARTS SCHOOL". The school aimed to give girls the chance of improving themselves in the field of fine arts. Other than painting, department of sculpture was founded as well. In the way, the first woman artists of sculptures were trained. In 1917, School of Fine arts and Inas school of fine arts seperated from directorship of Museum and bounded to the Ministry of Education. Co-education started in 1923. Correspondingly, students of the sculpture department of girls started their education at school of fine arts, ended up with Academy of Fine Arts. The most remarkable woman sculptors trained in combined School of Fine Arts are sculptors such as Sabiha Bengutas, and Nermin Faruki. Guest students were involved in education for a while as well. The most remarkable of these guests are Melek Celal Sofu, İraida Barry and Mari Gerekmezyan. The first there hard subject that can be discusse; Ottoman, sculpture and woman artists…The first woman sculptures that succeeded to loom large at a period that woman artists were not considered important… And subsequently, after the fondation of Republic of Turkish an improvement in sculpture could be mentoned thanks to the followers of these forerunners. It is possible to summarize the way to contemporary sculpture in this way.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.