Dilin merkezinde duran anlam, anlambilim, dilbilim ve edimbilim çerçevesinde anlamın oluşturulması ve anlaşılması ile açıklanmaya çalışılmıştır. Anlam ve anlamlandırma terimleri önce Benveniste’in sözceleme kuramı içinde, sözceleme ve sözce ile açıklanmış, sonra “proje”/”proce örneklerinden yola çıkılarak Saussure’ün gösteren ve gösterilenden oluşan gösterge tanımı ile Hjelmslev’in dört düzeyli gösterge anlayışı karşılaştırılmıştır. “Proje”/”proce” karşıtlığı anlatımın tözü (sesbilgisi), anlatımın biçimi (sesbilim), içeriğin biçimi (sözcükbilim, biçimbilgisi) ve içeriğin tözü (anlambilim) katmanlarında incelenmiştir. Böylece sesbilim düzeyinde yer alan sessel bir değişikliğin diğer iki katmanı ve anlamı, bağlam ve kullanım içinde nasıl değiştirebileceği gözlemlenmiştir. Aksan’ının görüşleri temel alınarak anlamlı bir göstergenin (proje) ölçünlü dilden çıkıp, nasıl sözlüklerde bulunmayan ama sessel çağrışımla anlam taşıyan bir ses dizisine (proce) dönüştüğü belirtilmiştir. Çözümlemesinin yararlı ve tehlikeli yanları tartışıldıktan sonra düzanlam/yanalam karşıtlığı vurgulanmıştır. Yansız bir anlamı olan “proje” sözcüğü “çılgın proje” söz dizinde esenliksiz bir anlam kazanmıştır. Burada yananlamın gücü ve içeriği nasıl etkilediği gösterilmiştir. Bu örnekte olduğu gibi, yananlam o kadar güçlü olabilir ki düz anlamı saklayabilir. Ama düzanlamsız da yananlam oluşturulamaz. Anlambilim başlığı altında Saussure’ün karşıtlık ilkesi ile birlikte benzerlik/benzemezlik eksenleri kahve/kafe örnekleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Witteginstein’dan esinlenen edimbilicimlerden önce Greimas’ın anlamın (anlamlandırmanın) bağlam içinde gerçekleştiği ve anlaşıldığını ortaya koyması vurgulanmıştır. Edimbilimin açıklayabildiği örtük anlatımda, sözcede kullanılan sözcüklerden bağımsız olarak anlamlandırma yapılabileceği, ama onlarsız da anlamın hiç ortaya çıkmayacağı gösterilmiştir.
This article tries to explain the forming and understanding of meaning as regards to meaning, semantics, linguistics and pragmatics. The terms of meaning and signification have been explained with the enunciation and utterance concepts within the Benveniste’s theory of enunciation. Starting off with the example “proje”/“proce”, the definition of the sign from the signifier and the signified by Saussure and the concept of the four-level sign by Hjelmslev have been compared. The dichotomy “proje”/“proce” have been analyzed at the phonetics, phonology, lexicology, morphology, and semantics levels. Therefore, we have observed how a phonetic change in context and use at the phonology level can change the other two levels and the meaning. Based on Aksan’s ideas, we have determined how a meaningful sign (proje) in a standard language can change into a sound series (proce) meaningful with phonetic association but not existing in dictionaries. The word “proje” having a neutral meaning gained a dysphoric meaning in the expression “crazy project”. Here the influence of the connotation’s power and content has been put forward. Like in this example, connotation can be so powerful that it can shelter denotation. Nevertheless, there cannot be connotation without denotation. In the framework of semantics, we have tried to explain the dichotomy principle of Saussure and the axis of resemblance/difference with the examples “kahve/kafe” (fr). We have stressed that before pragmatics inspired by Witteginstein, Greimas put forward that the meaning (signification) is formed and understood within context. In the implicit explained by pragmatics, we have shown that signification can be formed regardless of the words used in the utterance but that the meaning can never come forward without them.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.