Refik Halit Karay, 20. Yüzyıl Türk edebiyatının hikâye alanında en yetkin örneklerini veren sanatçılardan biridir. Yazarın 1938’de yurda döndüğü yıl kaleme aldığı “Eskici” hikâyesi, ana dilinin insan yaşamında taşıdığı önemi yoğun bir biçimde işlemektedir. Hikâyede, yaşlı bir eskici ile kimsesiz bir çocuğun Anadolu toprakları dışında Türkçe konuşurken yaşadıkları heyecanları, duygusal bir tarzda anlatılır. “Eskici” hikâyesi gurbete düşen bir insanın memleket hasreti olarak görünse de arka planda anadilinin insan yaşamındaki vazgeçilmezliğine vurgu yapmaktadır. Uzun yıllar Anadolu coğrafyasının uzağında yaşayan sanatçının yurduna duyduğu özlemin izlerini taşıyan bu hikâyede; yurt dışında yaşamak zorunda kalan bir çocuğun anadiline, memleketine olan hasreti bir eskici ile diyaloğu çevresinde anlatılmış ve çocuğun yabancılar arasındaki suskunluğu ile anadilinin insanın en değerli varlığı olduğu hissettirilmeye çalışılmıştır. Hikâyede mekânın işlevsel yönü ile birçok sorunun yanıtına ışık tuttuğu da görülmektedir. “Türkçe'nin pınarı” olarak bilinen Refik Halit Karay, hikâyesinde insana ait bir gerçekliği sanat yoluyla ifade ederken dili ustaca kullanmaktadır. Onun bu başarısı ise yıllardır okunmasını sağlar. Hikâyenin başkişisi metne adını veren eskici değil, kimsesiz Hasandır. Bu hikâyede, anadilinin insan için vazgeçilmez bir yaşam kaynağı olduğu görülmektedir. Ana dili Türkçe olan ve Türkçe bilincine sahip her insanın kendi dilinin tadına varabilmesi için bu hikâyeyi okumasının gerekli olduğu kuşkusuzdur. Çünkü insan varoluşunun koşulu olan dil, yine insanın yaşamını sürdürebilmesinin de temel koşuludur.
Refik Halit Karay is one of the artists who give the most competent samples in story field of 20th Century Turkish Literature. The story “Eskici” which the writer wrote in 1938 when he returned to native country handles the importance that native language holds in human life densely. In the story, are described in emotional old an junk dealer with a child outside of anatolia Turkish talking their enthusiasm. Even if the story “Eskici” is seen as a native country longing of a man who came down to abroad, in the background, it stresses the indispensability of native language on human life. In this story that contains the trace of a native country longing of a man who lived far away from the Anatolian geography for many years, the longing of a boy to his native language and country is told within the context of his dialogue with a junk dealer and it is wanted to be felt with the silence of the boy among foreigners that native language is the most valuable property of human. In the story, it’s also seen that with its functional side, setting sheds light to the answers of many questions. Known as the ”Fountain of Turkish”, Refik Halit Karay uses the language masterfully while he is expressing a reality belonging to human with the help of art. This success ensures him being read for years. The protagonist of the story is not the junk dealer who gave the story his name but the orphan Hasan. It’s seen in this story that native language is an indispensable source of life for human. It’s doubtless that in order to relish his own language, every person whose native language is Turkish and who has the conscious of Turkish need to read this story. Therefore, the language, which is the human existence condition, is also the main condition of human’s continuing his life.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.