Nar Ağacı Nazan Bekiroğlu’nun 2012 yılında Timaş Yayınları arasında çıkan romanıdır. Romanda, köken arayışını yönelen anlatıcı, anneanne ve dedesinin bir araya gelişlerinin izini sürer. Köken arayışı, eserin felsefi atmosferinin oluşmasına olanak tanımıştır. Romandaki anlatıcı “giz”i araştırır. Kullandığı çeşitli ve dinamik anlatım yöntemleriyle arkeolojik bir gezintiye çıkar, şehir ve medeniyetleri bir kavşakta birleştirir, anlatısal bir orman inşa eder. Doğu İran’ın Taht-ı Süleyman kentinden gelen Settarhan’ın öyküsü ile Trabzon’da yaşayan ve Rus işgali sonrasında bir süre şehirden ayrılmak zorunda kalan Zehra’nın simetrik öyküsünün işlendiği romanda, evlerinden ayrılmak ve göç etmek zorunda kalan kahramanların yaşamı ele alınmıştır. Romanda, Trabzon, anlatıcı ve kahramanların evidir, yahut evi haline gelir. Bu çerçevede evin dışına çıkan tekinsiz bir dünyaya atılır. Kendini bulabilmesi ve eve ulaşabilmesi için belli mücadeleler veren karakterler, varoluşlarını yeniden gerçekleştirmek zorunda kalırlar. Romanın fonunda, Osmanlı tarihinin en yoğun savaş dönemi olan Balkan Savaşlarından Birinci Dünya Savaşına uzanan yıkılış öyküsü vardır. Romanın fonundaki bu atmosferde cepheler, sürgünler, salgın hastalıklar, kitlesel ölümler işlenmiştir. Söz konusu fon nedeniyle kahramanlar yeni var oluşlar belirlemek, kendilerini gerçekleştirmek zorunda kalır. Ev, romanda merkezde duran bir anlatı ve varoluş aracıdır. Çalışmamızda, romanda Freud’un üzerinde durduğu ve Heidegger’in felsefi olarak ele aldığı (heimlich) ve evde olmamak (unheimlich) kavramları açısından bir değerlendirme yapılacaktır.
Nar Ağacı is a novel of Nazan Bekiroğlu published by Timaş in 2012. The narrator who heads for the search of origin persists the trace of coming together of her grandfather and grandmother in the novel. The search of origin enables the novel to have a philosophical atmosphere. Narrator in the novel looks for mystery. The narrator does archelogical exploring with various and dynamic narration elements. She combine cities and civilization on the crossroads. In addition she builds narrational jungle. The story of Settarhan who comes from a city of Iran called Taht-ı Süleyman and Zehra who lives in Trabzon and is forced to leave from the city after the Russian invasion is handled in the novel. The writer narrates the lives of the heroes who are forced to leave from their homes and to migrate. Trabzon becames narrator and heroes’ home in the novel. In this frame, the heroes of the novel encounter an uncanny world outside their homes. The characters of the novel who have to struggle to find theirselves and to reach their homes are obliged to realize their existence again. There is the collapse of the Ottoman empire from Balkan War to World War I in the background of the novel. The facades, shoots, epidemics and mass deaths are mentioned at this atmosphere of the background of the novel, Home is the instrument of existence that stands in the focus of the novel. The home appears as a narration and existence in the center of the novel. In our study, the novel will be assessed in terms of the concepts that Freud emphasized and Heidegger handled philosopically called being at home (heimlich) and not being at home (unheimlich).
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.