Türk dilbilgisi kaynaklarında, geçmiş zaman kipinin türleri; “görülen geçmiş zaman / öğrenilen geçmiş zaman”, “görülen geçmiş zaman / duyulan geçmiş zaman”, “belirli geçmiş zaman / belirsiz geçmiş zaman”, “bilinen geçmiş zaman / bilinmeyen geçmiş zaman”, “kesin geçmiş zaman / sanılı geçmiş zaman”, “-Dİ’lİ geçmiş zaman / -mİş’li geçmiş zaman” biçimlerinde adlandırılmaktadır. Bu adlandırmalarda “belirli / belirsiz, bilinen / bilinmeyen, kesin / sanılı” sözcüklerini kullananlara bir itirazımız yoktur. Çünkü, birbirinin karşıtı (zıddı) anlamlar taşıyan bu sözcükler, hem geçmiş zaman kiplerinin özelliklerini yansıtmakta hem de birbirini içermemektedirler. Ayrıca; adlandırmada, -Dİ ve –mİş eklerini kullanan dilcilere de bir itirazımız olamaz. Ancak “görülen geçmiş zaman / öğrenilen geçmiş zaman”, “görülen geçmiş zaman / duyulan geçmiş zaman” adlandırmaları, isabetli adlandırmalar değildir. Çünkü; bunlardaki “görül- / öğrenil-“ ya da “görül- / duyul-“ fiilleri, anlam bakımından birbirinin karşıtı sözcükler olmadıkları halde, birbirinin karşıtıymış ve birbirinden bağımsız eylemler bildirirmiş gibi kabul edilmektedir. İnsanlar başka duyu organlarıyla “öğrenebildikleri” gibi, “görerek” de öğrenebilirler. Yine, başka duyu organlarıyla “duyabildikleri” gibi, görme duyusuyla da duyabilirler. “görülen geçmiş zaman”, öğrenilen geçmiş zamanın ve duyulan geçmiş zamanın dışında değil içindedir, kapsamındadır. Bu nedenle, geçmiş zaman kipinin türlerini yukarıdaki gibi adlandırmak mantık yanlışlığı taşımaktadır, isabetsizdir. Bu türleri adlandırırken, -Dİ ekiyle oluşturulan geçmiş zaman için “görülen geçmiş zaman” adını kullanacaksak, -mİş ekiyle oluşturulan için “işitilen geçmiş zaman” adını kullanmak daha uygundur.
In Turkish grammar books, the types of past tense is termed as “the past that was seen or learnt”, “the past that was seen or heard”, “certain past tense / uncertain past tense”, “known or unknown past tense”, or “factual or perceived past tense”. We don’t object to those using the words “certain/uncertain, known/unknown, factual/perceived” because these words having opposite meanings both reflect the characteristics of past and contain each other. In addition, we don’t object to linguists using –Di and –Miş suffixes as terms, either. However, “the past that was seen or learnt” and “the past that was seen or heard” are not suitable terms. The reason is that these verbs are not semantically opposite of each other, but they are accepted as it is. People can learn by seeing or using other sense organs. Similarly, they can hear by seeing or using other sense organs. “The past that was seen” cannot be considered outside “the past that was learnt”, it is included in it. For these reasons, terming these types as mentioned above is contradictory. While terming these types, if we would use “the past that was seen” for the suffix “-Dİ”, it would be more appropriate to use “the past that was heard” for the suffix “-MİŞ”.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.