Bu çalışmada, algılamanın dilsel ifadesi olan sözcükler, bir olgu olan “algı”dan ayrılmış ve sadece sözcük türü olarak “algılama eylemleri” araştırma konusu yapılmıştır. Anlamsal içeriği, kokmak, parıldamak, çatırdamak gibi algılananın algıya neden olan özelliklerini ifade eden eylemlerin, algılama eyleminin gerçekleşimini ifade eden eylemlerden (görmek, duymak gibi) ve algılamaya yöneltilen bilinçli eylemlerden (bakmak, dinlemek, dokunmak gibi) ayrı tutulması gerekir. Bu çalışmada, yukarıda sözü edilen eylemlerden ilk grubu oluşturanlar inceleme dışında tutulmuş ve algıya yönelik bilinçli ve istemli algı ifade den eylemlerle, bu eylemlerin bir sonucu olarak ortya çıkan algılama ya da algılayamama durumunu ifade eden eylemler söz konusu edilmiştir. Çalışmamızda Fransızca’daki algılama eylemleri, özellikle çokanlamlı yapıları nedeniyle ortaya koydukları sorunlar çerçevesinde anlambilimsel açıdan ve söylemsel boyuttaki ifade zenginlikleri nedeniyle söylemsel açıdan ele alınmıştır. Değiştirim anlamdaş ya da yakın anlamlı sözcükler arasında birbirinin yerine geçme durumu olarak tanımlanabilir ve değiştirim yapılabilmesi için sözcede (énoncé) ya da tümcede (phrase) anlamsal ve söylemsel değerin korunması ön koşuldur. Fransızcanın algılama eylemleri (toucher, regarder, voir, écouter, entendre, sentir) çokanlamlı yapıya sahip olmalarına rağmen söylem içerisinde ve bağlam değerlendirildiğinde anlamları kesinleşmekte ve değişitirim (commutation) söz konusu bağlamın izin verdiği ölçüde, gerçekleşebilmektedir. Oysa ki bu sözcükler duyusal algı değil de zihinsel algı sürecinin sonucu olan “anlamak” sözcüğünün yerine geçtikleri zaman dilsel ve söylemsel sorunlar ortaya çıkmakta, değişitirim seçenekleri daralmakta ve özellikle Fransızcanın yabancı dil olarak öğretiminde söylemsel değeri açıklamak daha zor hale gelmektedir.
Dans ce travail, nous avons distingué l’expression linguistique de la perception d’une phénoménologie de la perception et nous n’avons étudié que les “verbes de perception”. Il faut noter justement ici que les verbes dont le contenu sémantique désigne le perceptible (comme puer, luire…) sont très différents des verbes qui imposent l’achèvement de la perception (voir, entendre…) et des verbes dont la signification implique une intention précise (regarder, toucher, écouter…). Dans ce cadre, ces premiers sont écartés de cette étude. Cet article vise à aborder les problèmes engendrés par la polysémie et la commutation. Nous avons suivi une démarche sémantique et discursive en vue d’observer les acceptions de ces verbes et d’exposer les sous-catégories en tenant compte de la richesse d’expression que fournissent ces verbes. Il est possible de définir la commutation comme fait de substitution d’un mot par un autre lorsqu’ils sont polysémiques ou lorsqu’ils renvoient à la même zone de signification. Bien que les verbes de perception en français soient polysémiques, il n’est pas difficile de relever le sens discursive en tenant compte du contexte et la commutation peut se faire selon les possibilités du contexte. Toutefois, il y a des cas où ces verbes sont employés pour désigner plutôt le résultat d’une activité intellectuelle et ils recouvrent dans ce cadre, la signification du verbe “comprendre”. Le fait qui ne permet pas tojours une commutation entre ces verbes et qui pose certains problèmes didactiques, surtout pour expliquer le sens linguistique et la valeur discursive dans l’enseignement du français langue étrangère.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.