Bu çalışmanın amacı, İbn Haldûn ve Hegel’in tarih felsefelerindeki göndermelerin Türkiye bağlamında anlamını irdelemektir. Çalışmanın temel iddiası, Türkçede yazılan tarihin ve insan bilimlerinin örtük bir negatif tarih felsefesi tarafından yapılandırıldığı ve bunun Türkiye’deki insanlara yarar sağlamadığı yolundadır. Burada ‘tarih’ ve ‘insan bilimleri’, varolanı dile getiren ve onu açımlayan özel yapılar olarak alınmaktadır. Söz konusu yapılarda örtük bir insani onaylamanın bulunduğu bellidir. Bunlarda varolana ilişkin pragmatik olmayan bir tarz benimsenmiştir. Varolanın dile getirilme tarzı –Türkçe tarihsel anlatılarda- , Türkiye’deki insan tipinden yola çıkmayan, onun gereksinimlerini merkeze almayan ve onun gerçek mevcudiyetini inkâr eden bir görünümdedir. İbn Haldûn ve Hegel’in –ek olarak Hegel’i yeniden yorumlayan Karl Marks’ın- insan adına tarihte buldukları şey, Türkiye’deki insanların yaşıyor olduklarında aradıkları ortak temaya benzerdir. İbn Haldûn’daki “asabiyet”, Hegel’deki “halk tini” ve Marks’taki “praksis” tam da varolan Türkçe potansiyele tekabül etmektedir. Bu, tarihte varolmak kaygısının tezahürüdür. Bu tezahürden yola çıkıldığında aşama aşama Türkçe tipi bir varoluşa göndermede bulunulmuş olacak ve onaylanmak için yeni bir insani kavrayış önerilmiş olacaktır. İnsan bilimlerinin pragmatikliği açısından mevzubahis olan öneri dikkate değerdir. Bir bakıma artı-değerden alınan payın bir karşılığı olarak insan bilimlerinin böyle bir tarih felsefesinden yola çıkmaları gerekmektedir. Dolayısıyla İbn Haldûn ve Hegel’in –ve ek olarak Marks’ın- tarih felsefesine ilişkin çıkarımları, uygarlık tarihinde edineceği konum bakımından Türkiye insanı için önemlidir.
The aim of this study is to examine the meaning of implications of Ibn Khaldûn’s and Hegel’s philosophy of history in the context of Turkey. The main claim of the study is that history and human sciences which have written in Turkish have implicitly configured by a negative philosophy of history and that this is not beneficial to Turkey’s people. Here, ‘history’ and ‘the human sciences’ are thought as the private structures which state being and anatomize it. It is evident from that there is an implicit approval related to man in these structures. In them, it has been assimilated a non-pragmatic style which is related to being. The style of expressing being –in Turkish historical narratives- is appearance which does not start to think from human typology in Turkey and is unseeing its necessities and ignores its real characteristics. Ibn Khaldûn’s and Hegel’s –also Karl Marks who reinterpreted Hegel- findings in the history for man is similar to Turkish people’s common theme which has wanted when they exist. Ibn Khaldûns’s “al-asabiyya” and Hegel’s “geist” and Marx’s “praxis” are suitable for Turkish potential which exists. This is the manifestation of anxiety which requires existing in the history. It will have gradually referred to a being whose Turkish typology and will have suggested a new human understanding for approval, if it would start with this manifestation. This is remarkable in terms of pragmatic of human sciences. In a sense, human sciences should start from such philosophy of history to response to the share which has been taken in surplus-value. Therefore Ibn Khaldûn’s and Hegel’s implications –in addition to Marks’- related to the history of philosophy are important for Turkish people with regard to their location in the history of civilization.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.