Osmanlı Devleti, Bursa merkezli olmak üzere XIX. yüzyılın ortasına doğru Dünya’nın önde gelen ipek üreticilerine rakip hale gelmişti. Ancak 1850’li yıllarda üretimde söz sahibi olan ülkelerin hemen tamamı ipekböceklerine musallat olan hastalıklarla uğraşmak zorunda kaldı. Bu nedenle ipek sektörü büyük bir darbe aldı ve bu işle alakası olan ahali sıkıntıya düştüğünden dolayı başka geçim sahalarına yöneldi. Öte yandan hastalıkların ilk görüldüğü yer olan Fransa’da tedavinin bulunması gecikmedi. Fransız bilim adamı Pasteur’un keşfini öğrenip uygulamaya koyan Avrupa ülkelerinde ipekçilik yeniden canlandı. Osmanlı Devleti ise Fransa ve İtalya’dan yumurta ithal etmek suretiyle kötü gidişatın önünü almaya çalıştı. Ancak mücadelede başarı sağlayamadı. Nihayet memlekette kozacılık günbegün geriledi ve üretim oldukça düştü. İpekböcekçiliği alanındaki mevcut durumun dönüşümünü ise 1881 yılında Dûyûn-ı Umûmiyye’nin kurulması başlattı. Nitekim ipek vergisi, Osmanlı’nın borçlu olduğu devletler adına faaliyet gösterecek olan bu kurumun gelirleri arasındaydı. Bu nedenle Düyûn-ı Umûmiyye İdâresi, gelirleri arttırmak adına Osmanlı ipekçilik sektörüne yeniden hayat verebilmek için çalışmalara başladı. Gelinen noktada ipekböceği yetiştirmenin bilinçli olarak yapılması ve bu iş için bir eğitim kurumunun gereği fikri kabul gördü. Avrupa’da ziraat eğitimi alan ve mezun olduğu ziraat mektebinin müdürü tarafından Duyûn-ı Umûmiyye İdâresi’ne tavsiye edilen Torkomyan’a ait olan bu fikir, çok geçmeden hayata geçirildi. Böylece 1888 yılında Bursa Harir Dârüttalimi açılmış oldu. Mektep, açılışını takip eden yıllarda başarısını ispat etti ve devlet yıkılana kadar faaliyette bulundu. 1914 yılına kadar 1897 mezun vererek ülkede ipekböcekçiliğinin taze bir hayat bulmasını sağladığı gibi emsali mekteplerin açılmasına da vesile oldu.
The Ottoman Empire, especially in Bursa district towards the middle of 19th century, had become one of the leading competitors of world top silkworm producing countries. However, around 1850s, almost all of the countries which had prominent position in silkworm producing, had to cope with the plagues haunting the silk worms at that time. For this reason, silk worm production industry took major hit; and since the livelihood of people in this industry were reduced at high rates, they headed for different livelihood opportunities. On the other hand, the treatment for these diseases emerged sooner than expected in France, where they were first seen. Silk producing industry revived in European countries which transferred the discovery of French scientist, Pasteur. Ottoman Empire, however, tried to reverse the bad fate by importing worm eggs from France and Italy. It couldn't succeed, though. Lastly, cocoon production decreased day by day and the industry shrunken considerably. The reversal of current bad situation in silk worm breeding started with the establishment of Duyun-ı Umumiyye (Public Debts Institution) in 18881.As a matter of fact, silk taxes were among the sources of income of this institution, which acted on behalf of creditor countries to Ottoman Empire. For this reason, Duyun-ı Umumiyye (Public Debts Institution), in order to increase the income, started to work to revive the Ottoman silk worm breeding industry. At this point, the need for an informed silkworm rearing and a school for this purpose found a wide acceptance. The idea belonged to Torkomyan, who got agricultural education in Europe and was recommended for Duyun-ı Umumiyye by the manager of the school he graduated, was put into practice not long after. Thus, in 1888, Harir Dauttallim was founded in Bursa. The school proved its success soon after the opening and kept going until the fall of the Empire. 1897 students graduated until 1914 and this highly contributed both to the revival of silk worm breeding in the country and to the opening of similar schools.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.