Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından, Batılı bir yönetim anlayışı benimsenmiş ve toplumun bu yönde dönüştürülmesine girişilmiştir. Bu noktada temel alınan bazı ilkeler belirlenmiş, bunlar bugünkü bilinen haliyle altı temel başlıkta toplanmıştır. Bunların içerinde ön plana alınan, devletin ve toplumun yapılanmasında esas alınan halkçılık prensibi olmuştur. Eşitsizliklerin kaldırılmasına, ayrılıkların önlenmesine ve halkın kendisinin hâkim konuma getirilmesine dayanan bu görüş çerçevesinde, mevcut yapılanmadaki var olan aksaklıkların bertarafı yoluna gidilmiştir. Bu anlamda girişilen adımlardan biri de, soyadı kullanımının mecburi hale getirilmesi, lakap ve unvanların kaldırılmasıdır. Soyadı kullanımının öteden beri var olan bu toplulukta, yasal bir zorunluluğa dönüştürülme girişiminde başarılı olunabilmesi için yönetimin siyasal bir ikna süreci içine girdiği ve bu yönde dönemin kanaat önderleri olarak kabul edebileceğimiz öğretmenleri, din adamlarını, memurları ve basını kullandığı görülmüştür. Çalışma, soyadı kanununun hazırlanma ve çıkış süreci ile soyadlarının kayıt altına alınması için verilen yasal sürenin bitimine kadar geçen süreyi kapsamaktadır. Çalışmada, konuya ilişkin mevcut literatür incelenmiş ve bunun yanı sıra, TBMM Zabıt Cerideleri ve dönemin basını üzerinde taramalar yapılmıştır. Çalışmada, kanunun çıkışından, kanunda öngörülen sürenin dolmasına kadar geçen sürede yürütülen siyasal iletişim ortaya konmaya çalışılmış, böylelikle hem konunun siyasi amaçları, hem de bu amaca giderken kullanılan araçlar incelenmiştir. Bu yönüyle çalışma, siyasi ve basın tarihine bir katkıyı hedeflemiştir.
After the proclamation of the republic, a western government approach has been adopted and the public, administrative and social structure was attempted to be in line with the said approach. Principles were determined and these were classified under six titles that are still known today. Among these principles, populism on which structuring of state and the society based, was placed in the forefront. Within the frame of this approach based on eliminating inequality, preventing distinctions and making the public become dominant, malfunctions available in then current structure were eliminated. One of the most important steps taken to achieve this was obliging the citizens to use surnames and abolishing various titles and by-names that had been used to that date in the social structure. In order to be successful in obliging the citizens to use surnames in a society that had been present for a long time, the government started a political convincing and communication process and made use of teachers, theologians and civil servants, who were the opinion leaders of those days, and the press. In the present study, the aim was to introduce the political convincing and communication efforts set forth from the date the law was enacted until the time the legal term foreseen in the law expired. In this study, we examined the existing literature about the subject and we also scanned the Parliamentary reports and the press of the period. Thus, both the political goals and the tools to reach the said goals were studied thoroughly. In this way, the present study aimed at contributing to the history of politics and the press.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.