Gilan (Geylan) hükümdarı Ebu’l-Muzaffer Bahadır Han’ın şairi olan ve onunla birçok sefere katılan Mahfî-i Gilanî, Muzaffer Han’ın ölümü üzerine İstanbul’a gelmiş ve Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetine girmiştir. Şairin; devlet büyükleri tarafından uğradığı haksızlıkları anlattığı Arz-ı Hal ü Sergüzeşt-i Gilanî adlı otobiyografik bir eseri ve Tercüme-i Bih-i Çinî adlı bir tıp risalesi tercümesi bulunmaktadır. Kendisi de usta bir şair olan Kanunî’nin ve çevresindeki birçok devlet adamının, şairlere destek oldukları ve büyük saygı gösterdikleri bilinmektedir. Sadece İmparatorluk sınırlarında yetişenlerin değil, dışarıdan gelen şairlerin de devlet adamları tarafından çoğu zaman aynı şekilde kabul gördüğü; özellikle de İran’dan gelen şairlere ayrı bir saygıyla yaklaşıldığı düşünüldüğünde, böyle bir ortamda her ne sebeple olursa olsun beklediği ilgiyi göremeyen bir şair neler yaşar, nasıl bir ruh hâli içindedir ve bu durumu eserlerine nasıl yansıtır gibi birçok soru akla gelecektir. Kanunî döneminde, alıştığı ve beklediği ilgiyi göremeyen İranlı bir şair olan Mahfî-i Gilanî ve hayatının belli bir döneminde İstanbul’da yaşadıklarını kendi bakış açısından anlattığı Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî adlı eseri bu anlamda ilgi çekicidir. Bu düşünceden hareketle bu makalede öncelikle Mahfî-i Gilanî’nin kaleme aldığı, Klasik Osmanlı edebiyatı ve Osmanlı tarihi açısından önemli ipuçları barındırdığı düşünülen Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî adlı otobiyografik eser tanıtılacaktır. Ardından bahsedilen eserden yola çıkılarak “Arz-ı hâl”, “Hasbihâl”, “Sergüzeştname” gibi adlarla anılan ve otobiyografik malzeme barındıran benzeri eserlerin sınıflandırılmasıyla ilgili bazı soru ve öneriler tartışmaya açılarak Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî’nin bu tür eserler arasındaki yeri sorgulanacaktır.
Not much is known about the life and works of the sixteenth century Persian poet Mahfî-i Gilanî. The existing pieces of information suggest that he entered the service of Sulaiman the Magnificent in Istanbul following the death of his previous patron, Ebu’l-Muzaffer Bahadır Khan. Ebu’l-Muzaffer Bahadır Khan was the ruler of Gilan for whom Mahfî had served as a poet and joined military campaigns. Mahfi is the author of Arz-ı Hal ü Sergüzeşt-i Gilanî, an autobiographical piece on the unfair conditions he witnessed under the rule of some administrators. He is also the translator of a medicine booklet titled Tercüme-i Bih-i Çinî. It is a well known fact that Suleiman and his administrators have been great patrons of poetry who endorsed poets both from inside and outside the Empire. This was especially the case for the Persian poets who were well-respected by the administrators and received a special treatment from the Sultan. However, despite Suleiman’s benevolent patronage to other poets, Mahfi has not found what he expected from his reign. In Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî, Mahfi acounts his experience of not being supported by his patrons in the way he anticipated. It might be fruitful to look at Mahfi’s work to ask questions about his unique experience as a neglected Persian poet and explore how he represented this experience through his work. Against the backdrop of these questions, I will first present the autobiographical work of Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî and locate it within the history and literature of the Ottoman Empire. I will then move on to some critical questions and suggestions about the classification of works like “Arz-ı hâl”, “Hasbihâl”, “Sergüzeştname” and locate Mahfi’s Arz-ı Hâl ü Sergüzeşt-i Gilanî within the framework of this body of literature.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.