XVI. yy. şairlerinden Âgehî, Vardar Yenicesi’nde doğmuştur. Asıl adı Mansur olan şair, Hâce Kaynı Mehemmed Çelebi’den mülazım olmuş, sonrasında müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. Âgehî, kadılıktan azledilmişken 1577’de İstanbul’da ölmüştür. Hayatının bir döneminde Kaptan Piyale Paşa ile donanmada bulunan şair, yaşadığı dönemin denizcilik terimlerini kullanarak bir kaside yazmıştır. Kullanılan kelime kadrosu ve yapılan benzetmeler itibariyle orijinal olan bu kaside Osmanlı gemici dilinin zenginliğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Âgehî, “keştî kasidesi” olarak bilinen bu şiiriyle hayli şöhret kazanmış ve küçük çaplı bir akımın da kaynağı olmuştur. “keştî kasidesi”ne pek çok şair tarafından nazire ve tahmisler yazılmıştır. Âgehî, az sayıda şiir yazmış olmasına rağmen Divan edebiyatının önemli şairlerinden birisi olarak kendisini kabul ettirmiştir. Divanı bulunmayan şairlerin şiirlerine çeşitli şiir mecmualarında rastlamak mümkündür. Divanı olmayan şairlerin şiirleri, mecmualar kanalıyla unutulmaktan kurtularak sonraki nesillere taşınmıştır. Bu yönüyle mecmualar edebiyat tarihimizdeki önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bu makalede Âgehî’nin pek çok açıdan “keştî kasidesi” gibi orijinal olan ve bugüne kadar üzerinde durulmayan “şütür kasidesi” şiir mecmuaları yoluyla gün yüzüne çıkarılmış, transkribe edilerek incelenmiştir. Böylelikle mecmuaların
Âgehî was born in the town called Yenice, Vardar in today’s Bulgaria. His name was Mansur. He attended the local madrasah and gradually rose to the seat of chief lecturer and served as a judge for a while. He also worked in the royal naval force with Kaptan Piyale Paşa and reflected his naval experience to a poem in which he used words related to the marine life. This eulogy or kasidah is quite original because it very well reflects the richness of marine corps’ jargon. Known also as the “Keşti Kasidah” it earned fame to Âgehî and led to a minor poetry movement. And some paralell poems called nazire and tahmis were written afterwards. The poetry of poets who weren’t able to collect their work in a Divan reached today through the hand written poetry notebooks called mecmua collected poetry book. These collections did a unique job in the sense that many poems survived through these kind of notebooks. Âgehî, too, is one of the poets whose poems are known through the mecmuas. He is known to have written not so many poems but has a reputation in the Divan poetry. This article tells about another Kasidah by Âgehî titled as “Şütür Kasidah”, which seems to be as original as the Keşti Kasidah. This poem is rather different from the conventional kasidah or eulogium since it gathers about one word and conceptualize it as a symbol in sufi tradition. It was transcribed, paraphrased and interpreted so as to identify the meanings of the word şütür
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.