Abdülhak Şinasi Hisar, gerek eserlerinde ele aldığı temalar gerekse bu temaları işleyiş biçimi yönüyle edebiyat dünyamızda nevi şahsına münhasır bir yer elde etmeyi başarabilmiş yazarlarımızdandır. O, bu özellikleriyle kendi döneminin hakim olan toplumsal gerçekçi edebiyat anlayışının dışında bir çizgi takip ederek eserlerini vücuda getirmiştir. 1888 yılında, Tanzimat döneminde dünyaya gelen Hisar, tahkiyeli eserlerini bir hayli ileri bir yaşta, 54 yaşında (1941 yılında), kaleme almaya başlamıştır. Yaşadığı yıllardaki mutsuzluğunu çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı huzur dolu günleri yâd ederek telafi etmeye çalışan Hisar, tahkiyeli eserlerinin kurgusunu da o günlerdeki hayatına dayandırır. Hisar’ın tahkiyeli eserlerini vücuda getirirken başvurduğu bu yöneliş, onun eserlerinin türlerinin belirlenmesi problemini de beraberinde getirir. Hisar’ın kaleme aldığı Fahim Bey ve Biz (1941), Çamlıcadaki Eniştemiz (1944) ve Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) adlı tahkiyeli eserleri, her ne kadar eleştirmenler tarafından roman olarak kabul edilse de, bu üç eserin isminin altında “hikâye” sözcüğü yer almaktadır. Ne var ki, eserleri okuduğumuzda, Hisar’ın aslında bu eserlerin olay örgüsünü geniş ölçüde “hatıra”larına dayanarak kurguladığını görmekteyiz. Bu makalenin yapısına baktığımızda, makalede önce Hisar’ın tahkiye anlayışı ele alınmaktadır. Daha sonra Hisar’ın söz konusu üç tahkiyeli eseri incelenerek, bu eserlerin “hatıra” türüne yakınlığını gösteren ifadeler dikkatlere sunulmakta ve bunlara dayanarak eserlerin türleri sorgulanmaktadır.
Abdülhak Şinasi Hisar is one of the sui generis authors of the Turkish literature in terms of both the themes he dealt with in his works as well as the way he treated these themes. Hisar, having original qualities, differed from the dominant social realistic literary understanding of his time and created his works in his own way. Hisar, who was born during the Tanzimat (Re-organisation) Period in 1887, began to write his fictive works at a fairly advanced age of 54 (1941). Hisar tried to resolve his unhappiness in life by mentioning the old good days of his childhood and teenage years, and created his fictive works by reference to those happy days. Hisar’s tendency to refer to his past while writing his fictive works, brings with itself the problem of “literary genre” in his works. Hisar’s fictive works Fahim Bey ve Biz (1941), Çamlıcadaki Eniştemiz (1944) and Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) are considered to be novel by critics, yet under the name of these three works we see the the word “story”. Actually when we read his works, we clearly see that Hisar essentially based the plots of his works’ to his “memories”. As to the structure of the article; firstly, Hisar’s understanding of fiction is mentioned, and then Hisar’s above-mentioned three fictive works are analised in terms of the expressions in those works that display resemblance to the genre of “memory”, and finally the genre of the works is discussed.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.