Hikâye sanatı, onu meydana getiren anlatıcısından bağımsız olmayan, anlatıcısının kurguladığı izlencede meydana gelen bir anlatı türüdür. Eser meydana geldikten sonra eseri yorumlama, anlamlandırma sırası okura gelir. Metnin içerdiği yapıları, izlekleri yeniden yorumlamak, dönüştürmek, anlamsal bağlarını keşfetmek okurun işidir. Eski Yunancada gösterge anlamına gelen semeion ile bilim anlamına gelen logos sözcüğünün birleşmesiyle meydana gelen semology Türkçede gösterge bilimi terimiyle karşılanmaktadır. Göstergebilimin öncüleri olarak iki isimden söz etmek mümkündür. Bunlar Charles Sanders Peirce ve İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure’dür. Peirce, “Tüm evren, yalnızca göstergelerden oluşmamış olsa bile, göstergelerle dolup taşar” sözü ile bütün bilgi nesnelerinin göstergebilimin konusu olabileceğini ifade etmiştir. Bu çalışmada Mustafa Kutlu’nun “Beyhude Ömrüm” adlı hikâyesi göstergebilimsel bir çözümleme modeli olan Greimas’ın eyleyenler modeline göre incelenmeye çalışılmıştır. A.J. Greimas’a göre anlatının oluşabilmesi için öyküyü başlatacak bir olay ve bu başlangıç durumunu bozacak dönüştürücü ögeye ihtiyaç vardır. Çalışmada söz konusu olay ve dönüştürücü ögenin var olduğundan hareketle hikâye beş kesite ayrılmıştır. Bu kesitlerde eyleyenler modelinde bulunan altı eyleyenin bulunduğu, anlatı izlencesinden eyletim, edinç, edim ve yaptırım izlence evrelerinin yer aldığı tespit edilmiş ve eyleyenler modelindeki öznelerin yetilendirici, sonuçlandırıcı ve onurlandırıcı deneyimleri gerçekleştirdikleri görülmüştür. Ayrıca eserde ben anlatıcı olan yazarın “öldüm” ifadesini kullanmasının ben anlatıcının anlatımına uygun düşen bir anlatım olmadığı görülmüştür.
The art of story is a form of narrative that is not independent from its creator, namely the narrator, and created within the theme fictionalized by its narrator. When the work is created, it is the reader’s turn to interpret and give meaning to it. The reader’s duty is to reinterpret, transform the structures in the text and themes as well as unveiling the meaning connections between those. Semiology derived from Ancient Greek word semeion meaning sign and logos meaning science is known as science of signs in Turkish. Two people should be mentioned as founders of Semiology. These are Charles Sanders Peirce and Swiss linguist Ferdinand de Saussure. Saying “Although the universe is not entirely made up of signs, it overflows with signs”, Peirce expresses that all objects can be subject of Semiology. The goal of this study is to analyze Mustafa Kutlu’s story titled “Beyhude Ömrüm” according to the Greimas’ analysis method of actants model. A.J. Greimas argues that an incident starting the story and an element transforming the initial status are required for creating the narrative. The study
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.