The ‘March 12th novels’ is a retroactive umbrella term used to describe the works of fiction written between 1971 and 1980 which take as their inspiration the events surrounding the coup d’etat; the military takeover, the battle between revolutionary left wing activists and nationalists, and the political and social fallout of the intervention. Çetin Altan’s first novel, Büyük Gözaltı (Great Surveillance), is very much a work which reflects the reality of its era, or at least reality as experienced by its author and many on the political left in Turkey after the March 12th military intervention in 1971. The novel plays a significant role in the collective memory of this turbulent period of recent Turkish history, when left-leaning academics, writers, journalists, politicians, university students and activists suffered persecution at the hands of the state, with thousands being imprisoned and tortured. This article, with particular reference to the philosophical and social theories of Michel Foucault on the nature of punishment and power relations, aims to analyse the effect of an overwhelming state power on the imprisoned protagonist of the novel and the way in which he responds by internalising state power, becoming his own interrogator and accuser. Moving beyond concepts of guilt and innocence, the psychological reaction of the protagonist to his position within this unbalanced power structure and the symptoms of its surrealist consequences are the primary focus of this article.
12 Mart 1971 askeri müdahalesinin öncesi ve sonrasında yaşananları ele alarak, 1980’e kadar olan zaman diliminde, aşırı sağ ve sol görüşlü aktivistlerin birbirleriyle ve devletin güvenlik güçleriyle olan kavgalarını ele alan, 1970’ler Türkiye’sinin bilinmeyen yanlarına edebi bir perspektiften bakıp, bu olaylara etkili bir dille ayna tutmaya çalışan eserlere genel bir ifadeyle ‘12 Mart Romanları’ denmektedir. Çetin Altan’ın ilk romanı olan Büyük Gözaltı, Türkiye’de 12 Mart 1971 askeri müdahelesi sonrası, yazarın kendisi de dahil olmak üzere birçok sol görüşlü entellektüelin tecrübe ettiği döneme dair acı gerçekleri yansıtır. Roman, 1970 yıllar Türkiye’sinde, askeri müdahele sonrasında sol eğilimli yüzlerce, binlerce akademisyen, yazar, gazeteci, siyasetçi, üniversite öğrencisi ve aktivistin mahkum olduğu, zulme ve işkenceye maruz kaldığı bir dönemin kültürel hafızasını kaydetmesi yönüyle önemli bir rol oynamaktadır. Bu makale Büyük Gözaltı romanında, Michael Foucault’un felsefi ve sosyoloji teorileriyle açıkladığı güç ile ceza ilişkisini, totaliter bir yapıya sahip iktidarın aşırı gücünün, romanın tutuklu kahramanı üzerinde oluşturduğu psikolojik etkileri, bu güç karşısındaki direnç girişimi ve bir süre sonra maruz kaldığı bu güce boyun eğmek zorunda kalarak kendi kendisinin sorgulayıcısı ve suçlayıcısı olma sürecinin sürrealist açıdan incelemektedir. Çalışmada, kahramann suçluluk veya masumiyetinin sorgulanmasından ziyade, orantısız güç denkleminde muktedir olanın gücü karşısında kendi zayıf konumuna karşı göstermiş olduğu psikolojik reaksiyonun sürreal sonuçları ve belirtileri ele alınır.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.